Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
13.08.2019 Saat: 23.35 Kıymetli dost, gaz lambasının t - Sözümoki
15 Ağustos 2019, Perşembe 09:34 · 27 Okunma
13.08.2019
Saat: 23.35

Kıymetli dost, gaz lambasının titreyen alevi altında yazıyorum sana. Gökyüzünde başka bir aydınlık var. Fecri kâzıb vakti gibi, ama bunun için saat oldukça erken. Dışarda hava serin, hırkamı başucuma koyduğum halde şimdi bulamıyorum. Çadır soğuk deyince hırkamı al demiştim, galiba gerçekten aldılar. Kapuzbaşına gittik. Oldukça gelişmiş (!) piknik yapmak yasaklanmış, korkuluk demirleri ve basamaklar yapılmış, dağdan aşağı akan pınarlardan biri kurumuş...
Arabadan iner inmez direkt dağın zirvesine baktım. O zaman geldiğimizde başım dönmüş anneme tutunmuştum. Bu sefer başım dönmedi. Ben mi büyümüştüm yoksa dağ mı küçülmüştü anlayamadım. Yine köprüden karşıya geçtik. O zaman geldiğimizde oturduğumuz yer boştu, bir bank koymuşlar oraya, geçtik oturduk. Zaten benim için getirmişti bizi babam. Diğerlerinin korkusundan söyleyemesede biliyorum. Gideceğimiz vakit şelalenin ileri tarafına gitmek istediğimi söyleyince 'oraya gitmemiştik' dedi.O zaman tehlikeli diye götürmemişti, yine gidemedim. Ama uzaktan o kadar çılgın akıyor ki, gerçekten tehlikeli. Bugün çok fazla kalabalıktı, ama biz geldiğimiz zaman oldukça sessizdi. Kıymetli dost, galiba bazı duyguların kullanım ömrü bir defalık. O zamanki gibi hissedemedim. Son iki senedir her tatil amcamlara söylüyordum, onlar gelmeyince bizde tek gitmek istemedik hiçbir zaman. Artık bir daha kapuzbaşı demem. Belki burayı söyleyebilirim tekrar.
Kuzenim bugün 'seni burda çoban yapalım, dayım her ay sana bir kutu kitap getirir gül gibi yaşar gidersin ' diyor. Babamın olduğu yerde kendimi savunmam. Çoban olsun diye büyütmedik, büyütmediler onu dedi. Büyütmediler lafı biraz soğuk su etkisi yaptı diyebilirim. Gerçekten de bizi onlar büyütmedi mi Hatice? Sahi nasıl büyür ki insan. Bak hâlâ çocuk bir yanım. Hâlâ yazıyorum. Eminim başka türlü olsaydı yazmazdım. İnsan ne yazarki ?Babam 'arkanda dağ gibi baban var kızım' dedi, bir şey olmaz. Arkamı dönüp dağlara baktım. Şimdi de pencereden yine dağlara bakıyorum. Bence arkasında babası olan kızlar yenilmezler. Sadece çok yorulurlar. Çünkü geldiğimiz saatten bu yana yapılan her işin içinde ben varım. Yemek, bulaşık, çay... Babam annemle dinlenmek için gelmiş buraya, öyle diyor. Tabi bu benim için sürekli mesai demek oluyor. Bu nasıl prenseslik ben de bilmiyorum ama nedense çok güzel geçiyor. İnsan sevdiği kişilerle iş yapmak ister dedi babam. O sırada semavere koyması için su götürmüştüm. Suratıma kömür sürüp gönderdi beni. Biliyor musun bazen nasıl olmam gerektiğimi kavrayamıyorum. Büyüdüm ama büyümedim gibi. Sen de diyorsun ya büyüdüğümü hissedemiyorum diye. Aslına bakarsan şımarık olmam gerekiyor ama bunun dengesini biz küçükken iyi kurmuş olmalılar. Gerçi ben evde olduğum zaman en ufak bir dağınıklıkta adım anılınca ya da misafir gelince külkedisine dönüşünce insan pekâlâ şımaramıyor. Bir de 'genç kız' ünvanını almak başa bela. Halama benim yaşlarımdayken babamlar öyle diyorlarmış. Babam 'halan şimdi bordo bereli' diyor. Ben o makama yükselmek istemiyorum dedim. Fıtratıma ters bir kere.
Yarın döneceğiz. Tam zamanında dönüyoruz. Bir gün daha kalsaydık fazla olurdu. Bugün acısuyla yüzümü yıkadım. Gözüme girince o kadar yaktı ki. On dakika kadar istemsiz ağladım diyebilirim. Kahvaltı yaparken hâlâ gözümden yaş geliyordu. Neden ağlıyorsun abla diye sordu Yusuf. Baksana dedim domatesi kesmişler, bizi de böyle kesebilirlerdi sence de çok acı değil mi dedim. Çocuk deliymişim gibi baktı suratıma, sonra kalkıp Alinin yanına oturdu, kahvaltı bitene dek bakmadı bana. Hâlâ gülüyorum. Abisi ve ablaları deli olduğu için şanssız olduğunu düşünebilir. Ama gerçekten bundan önce bulanık görüyormuşum dedim. Gözümün rengine can geldi diyebilirim. Böyle şifalı sulara pek inanmazdım ama artık inanıyorum. Babam nasıl görüyorsun diye sordu. Bir daha gözüme damlatırsam duvarların arkasına kadar görebilirim dedim. Güldüler. Dönüş yolunda dağın yamacına kurulmuş, uçuruma sallanan bir salıncak var. Orda duracağız. Bizim orda sallanmamız içn annemi arabaya kitlememiz lazım. O sadece fotoğraf çekeceğimizi zannediyor. Neyse yine baya yazmışım. Sadece getirdiğim dört kitaptan bir tanesini bitirdiğimi ve günlük dört cüzü hedefleyip bir taneyi aşamadığımı bil. Semaver başı sohbetler ve fıkralar olunca kitaplara gitmedim. Zaten benim betondan şehrim kitap okumak için oldukça müsait. Perşembe sabahı mesaime başlarım tekrar. Bu kadar kıymetli dost. Neredeyse her şeyi anlattım sana. Bugün hava aydınlık olduğundan yıldızlar çok görünmüyor. Ben yine de bir yıldız belirliyorum bizim için. İki mısrayı fısıldayıp kitabımı bitireceğim. Şu dağlara, yıldızlara, akan suya ve ahşap duvarlara bir şeyler yazmadığım için mahcubum. En azından yanan gaz lambasının hakkını verip kitabımı bitireyim. Yüreğin kadar temiz ortamlarla karşılaşasın kıymetli dost. Vefânı örnek alsın insanlar, kilometre hesabı yapmamayı öğret onlara. Kalplerin yollara ve edilen iki kelam sohbete bağlı olmadığını anlat. Bak dağ başında seninle konuşuyorum. Muhadeselerimiz hiç bitmesin kıymetli dost. Kader yüreklerimizi başka diyarlara sürmesin. Yüreğine yaş, ayağına taş değmesin.
1 kişi beğendi ·
Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
O kadar uğraştım ama boşunaymış dediğin hadise neydi?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.