57
Nenem, yaz akşamları kimi zaman cazı hikayesi anlatırdı. Bunu köydeki çocuklara anlatmazdı ama beni her defasında korkutmak için anlatmaya can atardı... Işte o akşamların birinde Taşköprü'den geçip akşam namazından gelenlere bakar gibi yaparak nenem söze şöyle başladı:
Yusufeli’nde en yaygın halk inancı, cazı inancıdır ve tüm Yusufeli’nde bilinir. Cabi’nin tarifi yörelere göre pek farklılık göstermez ve hemen hemen her yerde tarifi aynıydı. Ve cazı üzerine, gerçekten yaşanmış olduğu söylenen sayısız hikâye, olay anlatılırdı dedi ve şöyle devam etti :
Cazı İnsanların gözüne daha çok kedi veya örümcek suretinde görüldüğüne, loğusa kadınlara musallat olup, yeni doğan çocukların ciğerini yediğine inanılan, kuyruklu insanlardır. Hüngâmek taraflarında ise “Poçikli” denirdi. Cazı insanların küçük (en fazla parmak boyunda) kuyruklarının olduğu ve kuyruğun yalnızca suyun içinde ortaya çıktığı söylenirdi. (Şüphelenilen kişiler suyun içine oturtup kuyruk çıkıp çıkmayacağına bakılırmış.) Bu yüzden Cazı’nın bir adı da Kuyrukludur. Kedi suretinde görülen Cazı’nın gözlerine dikkatli bakıldığında tıpkı insan gözleri gibi gözlerinin olduğu da söylenir. İki çeşit cazı olduğu ; bazılarının can aldığı, bazılarının da can almadığı, bunların sezgilerinin çok kuvvetli olduğu söylenir. Kendilerine yapılacak herhangi bir kötülük, şaka vesaireyi önceden sezerler, anlarlarmış. (Bir ziyafet üzerine davetsiz gelenlere şaka yollu “ziyafet olduğunu nerden anladın, cazi!” diye takılırlar.) Cazı’nın kuyruğu sızladı mı birinin canını almak istermiş. Daha ziyade, çok sevdiği birinin ya canını alırmış, ciğerini yermiş, kanını emermiş ya da boğarmış. Cazı'nın göze göründüğü suretini (büründüğü suret) öldürürsen, cazı kişinin de öleceği veya suretine ne yaparsan aynısının cazı kişiye de olacağı (örneğin: suretini döversen, cazı kişi de dövülmüş gibi olur ) söylenir. dedi.
O akşam her nedense nenemin cazı hikayesinden ziyade Zühre'nin güzel yüzü geldi gözlerime...O anlattı ben Zühre'yi düşündüm. O anlattı ben Zühre yanımdaymış gibi geceyi dinledim bir zaman... Bir süre nenemin yüzüne bakmadım ama o bendeki değişimi ilk kez anladı sanırım... Nenem her seferinde bu garip hikayeden sonra korkmamı beklerdi ve yüzümün kireç gibi olduğuna emin olunca çokça gülerdi bu halime...
Ertesi gün dedem beni, Rahmet dayının yanına göndermişti O, köydeki en önemli el sanatlarından biri olan süpürge sanatıyla uğraşıyordu. Dedem İki tane süpürge almaya yollamıştı beni..
Rahmet dayının bu küçük dükkanında çeşit çeşit süpürge vardı. Rahmet dayı başladı anlatmaya :
Süpürgenin en iyisini ben yaparım. En çok kullananları ahırda kullanılan ahor süpürgesi ve diğeri de ev süpürgesidir. Ahir süpürgesinin malzemesi olan süpürgelik denen çalı şeklindeki ağacımsı bitkidir ve yalnızca bağlık yerlerde ve bir de Mokaya'nın bayırlarında yetişirdi. Burada yetişen ve süpürge olacak boya gelen çalı kesilir yaş bir şekilde budanır ve düzene koyup söğüt dalı ile bağlanır. Ardından ucu eğilerek sapı dik hale getirilir ve kurutmaya bırakılır. Kuruduktan sonra genelde ahırda hayvanların altındaki yerin temizlenmesinde kullanılır. İneklerin ahırda üzerinde durduğu ve tahtadan özel yapılmış saceltav denen yerin temizlenmesinde bu süpürge kullanılırdı. Her evde mutlak bulunması gereken iki evde büyükbaş hayvan olduğuna göre ve özellikle kış ayında hayvanlar ahırda kapalı olduğuna göre ve günde iki kere bu ahirin temizlendiğinde düşünün bu süpürgenin ne kadar yarayışlı olduğunu. Bu bitkinin tohumu saklanır, bahar geldiğinde evleklerin kenarına dikilir ve yetisince kesilerek yine soyut dalı ile bağlanarak sapı uzun bir süpürge haline getirilerek evde kullanılırdı. Bir de yerde gazel denen yaprakların süpürülmesinde kullanan ahır süpürgesinden epey küçük Piçoçh denen süpürge yapılırdı. Ahır ve ev süpürgesini herkes yapamadığı gibi yapsa da herkes güzel yapamazdı. süpürgelik denen bir bitki vardır. Yani bunun bir ustalığı ve becerisi vardı. Süpürge çalısını getirebilirsiniz ama süpürgeyi ustasına verip ona bağlatmanız gerekmektedir. Bunu da ancak bazı usta kişiler yapardı...
Rahmet dayı sözlerini burada tamamlamıştı...
Rahmet dayıdan aldığım süpürgelerin parasını verip yola çıkmaya başladım..