Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
91 Şüphesiz o, kıyametsaati için bir ilimdir. Öyleyse onda - Sözümoki
31 Mart 2020, Salı 13:36 · 355 Okunma

91



"Şüphesiz o, kıyamet-saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan (kıyametten) yana hiçbir kuşkuya kapılmayın ve Bana uyun. Dosdoğru yol budur."
Zuhruf Suresi, 61.ayet

"Köy enstitülerini cumhuriyetin eserleri içinde en kıymetlisi, en sevgilisi sayıyorum. Köy enstitülerinden yetişen evlatlarımızın muvaffakiyetlerini ömrüm boyunca yakından ve candan takip edeceğim."

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, IX.V.1941

Zühre'yle Çoruh kıyısında oturup sohbet etmek için bir iki gün sonra için anlaştık... Ağustos böceklerinin  bitmek tükenmeyen ötüşleri Taşköprü'den gelip geçenlerin seslerine karışıyordu... Şoseden  geçen minibüslerin ani kornaları her yerden duyuluyordu... Dedem biraz rahatsızlanmıştı. Yusufeli'ndeki hastaneye gittiğimizde dedemin sıtma olduğunu anladık. Hemen tedavi sürecine başladık... Bugün Zühre'yle buluşmamız vardı lakin dedemin ani rahatsızlığı nedeniyle bu gerçekleşmeyecekti... Kanyon vadilerin az ötesinde kıvrılıp giden yolların heyecan yüklü yolculuğunda dedemin ellerini sıkı sıkıya tutup eve doğru yol alıyorduk. Dedemin ilaçlarının bulunduğu torbanın, sallanan minibüsle  hışırdayan sesi minibüs kıvrılan yolda viraja vardığında bir kat daha artıyordu. Minibüste ön  sırada oturan kişi  Zühre'nin dedesinden başka biri değildi... Bir iki kişinin hararetli sohbetinden önemli bir konuda anlaşmazlık yaşadıkları anlaşılıyordu...Nihayet  köye ulaştık. Minibüsten indik ve dedemin kuluna girdim. Dedemin yokuşu çıkmasına yardım ettim... Bizleri görenler,  dedeme çokça geçmiş olsun diliyorlar ve mırıldanarak dua ettiklerini beli eder gibi amin deyip ellerini yüzleri sürüyorlardı...
Eve ulaştığımızda nenem bizler için fasulye ve kete yapmıştı. Bir kaç ziyaretçi daha geldi ama uzun süre kalmadılar başka zaman olsa laflamak için bur neden bulurlar ama  kez öyle olmamıştı...
Uzun yaz gecelerinde arka bahçede ihmal ettiğim çiçeklerin küskün başını her uğradığımda anlıyordum... Zühre ile diktiğimiz beyaz güller ve kandil çiçekleri bile somurtkanlığı her hallerinden belli oluyordu... Beni bu günlerde en çok sevindiren olay yalnızca dedemin iyileşmesi değildi.  Kahverengi tüyleri ile göz alıcı yabani bir tavşanın bahçeye yuva yapması da ziyadesiyle beni mutlu etmişti. Küçükken bahçede gördüğüm o talihsiz tavşanı anımsadım ve içime sebepsiz bir  hüzün çöktü... Gözlerimin önüne geldi sanki o tavşan... Ama bu kez onu uzaktan sevmek mutluluğu ile yetineceğim...
Zühre ikindiye doğru Taşköprü'ye doğru yürümeye başladığını kahvenin yakında gördüğümde anladım... Yirmi adim attım atmadım Zühre'yi karşımda buldum...Gözlerindeki nemli hali sanki tüm göğü kaplayacak bulutlar duruyor ve birazdan bardaktan boşanırcasına yağan yağmurlar gibi dağlara akıp ve nihayetinde coşkun Çoruh'un deli gibi akan sularına karışacak gibiydi...Onsuz günlerin yitik günbatımında hep onun  hep şu anki hayali için yaşamaktaydım... Gözlerinde yaşam sevincini en güzeli yaşıyordu... Şu an karsımda duruyor ve ben bir rüyanın orta yerinde hissediyordum...
"Arifiye'ye köy enstitüsünde kız öğrencilerin oluşturduğu bir müzik topluluğunda ,bize verdikleri batı müziği konserinde Beethoven ve Mozart’ın parçalarını hatasız çalardık. Benim bir mandolinim var Tahir" dedi Zühre... "Bir gün şu Çoruh'un kıyısında lacivert yıldızların gökte pırıl pırıl parladığı bir akşam sana türküler söyleyeceğim. Taşköprü, sen ben ve Çoruh şahit olacak..."
Cebinden yöresel kıyafet giymiş enstitüden arkadaşının siyah beyaz fotoğrafını gösterdi bana...

Medet dayının bahçesinde büyük dedesinden kalma bir su kuyusu bulunuyordu. Kışın yağan karların etkisiyle kuyu su ile dolar ve tüm yaz kullanılırdı... Bu yaz kuraklık artmış mi yoksa kuyunun suyunu fazla mı kullanılmıştı bilmiyorum kuyunun su seviyesi  her zamankinden daha da azalmıştı...O günlerde köye iki yabancı gelmiş ve kahvede bulunanlar onları şüpheyle karşılamışlardı. İki yabancı  sanki Medet dayınım evini biliyorlarmış gibi oraya doğru yürüdüler...Bir süre sonra durup kendi aralarında tartışma yapıyorlarmış gibi konuşmaya başladılar... Ardından ellerinden bir kağıt çıkardıkları anlaşılıyordu... Medet dayının evlerini gösteriyorlardı... Onlar konuşadursun Jandarma çavuşu ve üç asker de kahvenin önüne geldiler... Muhtemelen birileri, köye gelen iki yabancıyı jandarmaya şikayet etmişlerdi... Jandarma Çavuşu ve askerler bu iki şüpheli kişiyi gözaltına aldılar... Gözaltı süresi boyunca çok iyi davrandılar. Gürcistan SSCB vatandaşı olduklarını söyledi tercüman ve devam etti :
Medet dayının bahçesinde bulunan kuyusunda içinde bulunduğu evin tapusu bu. Bu evin eski sahiplerinin olduğu yazıyor bu tapuda. Jandarma çavuşu :
-Benimle dalga mi geçiyorsun lan? dedi ve devam etti "sor bakalım bunca zaman sonra neden buraya gelmişler? "diye sordu... Aslında Jandarma çavuşu bu kişilere karşı en başından beri kuşkuyla başlayan son ana kadar bakmaya devam edecekti... Ertesi gün iki yabancı serbest bırakıldı... Kahvede bulunanlar ve tüm köylü rahat bir nefes almışlardı... İki gün sonra aslında tehlikenin geçmediğini Medet dayı söylemiyle daha iyi anlaşmıştık... Medet dayı söze şöyle başladı:
"Geçen gece ambara dut kurusu, ceviz ve mısır almak için çıkmıştım. Ambarın gıcırdayan kapısı ile bahçedeki su kuyusunun yanından iki adam kaçıverdi korkuyla...Ben bunların geçenlerde gelen Gürcüler olduğuna kanaat getirdim. Gece boyunca uyuyamadım... Sabah horozların ilk ötüşleriyle birlikte bahçedeki su kuyusuna baktım. Bir de ne göreyim. Su kuyusunun eve bakan tarafında  kilit taşını anımsatan bir taş yerinden oynatılmıştı.. Kuyudaki suyun parıltılı görüntüsüne ilk güneş ışıkları düştüğünde gizem aydınlandı... Kilit taşını çıkardım. Elimle oyuğu yokladım bir ne göreyim... Kulpları kırılmaya yüz tutmuş ve nemli bir küp buldum...Küpün ağzı kapalıydı bez gibi bir şeyle. Bezin açmamla altınları görünce gözlerime inanamadım. O an bu iki yabancının neden bizim eve gelerek bir şeyler arıyormuş gibi davranma sebeplerini daha iyi anladım" diyerek sözlerini tamamladı Medet dayı...
Bir süre ahali bu tuhaf olayı konuştu. Çeşitli senaryolar yazdı kafalarında... Bu arada Medet dayı küpü, Turizm müdürlüğünden gelen ekibe teslim etti. İki yabancı ise bir yıl hapis ve ardından  Türkiye 'ye girişi bir daha yasaklanmak suretiyle sınır dışı edildi...Tahminleri doğru çıkan Jandarma çavuşu nu tüm ahali dua ediyor ve ardından Allah sağlıklı uzun ömür verdin diye duayı tamamlıyorlardı...

Bu sıralar Rus yazar İvan Sergeyeviç Turgenyev tarafından yazılan bir aşk  romanı olan İlk Aşk'ı (1860)    okuyorum...Romanda genç bir delikanlının, kendinden yaşça büyük olan bir kadına aşık olması, rakibinin babası olması ve bu durumun getirdiği dramatik olaylar anlatılıyor...

1 kişi beğendi ·
Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
En son neren morardı, neden?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.