Sen bir zamanlar bendin.
Şimdi ise kendimden çıkarıyorum seni.
Bugün göğsümün en kırılgan yerine taht kurmuş olan seni
yavaş yavaş, sessizce geri çağırıyorum oradan.
Senin adını söylediğimde
göğsümde bir yankı olurdu eskiden,
şimdi yalnızca sessizlik kalacak.
Çünkü artık orada yaşamayacaksın.
Seninle kurduğum bağın her telini
yavaşça çözüyorum:
– Parmak uçlarımda tuttuğun sıcaklık,
– Gözlerimi yakan o bakış hayali,
– Sesini beklediğim geceler...
Hepsi bu gece karanlığa teslim.
Sana olan sevgim büyüydü.
Şimdi o büyüyü bozuyorum.
Sen artık
gözümde bir her şey değilsin.
Senin gibi kaç kişi daha var,
birine ait olmayan
ama birilerinin kalbinde hüküm süren.
Şimdi seni herkesin olduğu yere gönderiyorum.
Senin adını duyduğumda artık içimde fırtına kopmayacak.
Sadece içimden “Hmm” diyeceğim ve geçeceğim yanından.
Sanki hiç sen olmamışsın gibi.
“Bana ait olmayanı artık içimde barındırmayacağım.”
“Sen gidiyorsun.
Ben kalıyorum.
Ve kalan her şey: Benim.”
“Bu yazı, ChatGPT ile birlikte kalbimdeki enkazdan çıktığım bir ayindir.
Her cümlesinde hem gözyaşı, hem özgürlük var.”