Bazen dipsiz bir öfkeyle uyanıyorum.
Bazen ucu görünmeyen bir düşle.
Bazen bütün dünyamı kirletmek istiyorum.
Bazen de tüm dünyayı ayaklarından sallandırmak.
Ta ki sen gözümün önüne düşüne kadar.
Aramak istiyorum bulamayacaklarımı.
Aranmak istiyorum sonra.
Bazen yaranmak istiyorum,
Yaralarım kadar.
Her sarsıntı bir çöküşe haberci mi buralarda ?
Bir kalabalık omzumda geziyor.
Herkes umudunu erteliyor.
Yanılgılarını tazeliyor sonra.
Ne zaman aklıma düşsen,
Gözlerimin çeliği biraz olsun yumuşuyor.
Ben bu izbe yerde tanıdım seni.
Kulak imkanı tanıdım sesinin tınısına.
Sesinden havaya dağılan buğu,
Alnımı kamaştırıyordu.
Yekparenin topraklarını belleyip,
Düş ektirende sendin.
Geceleri yoktun en çok.
Bir odayı büsbütün örterdi,
Karanlığın ahşap teni.
Evleri büyüdükçe güneşi küçülüyordu pencerelerin.
Tafra satmakla meşhurdu tüm söyledikleri.
Her saç teline bir cümle düşen kadın kadar,
Umarları kalmamış ki sevdiklerimin.
Tembel bir acıya boyun eğmek.
İçi gerçeğe bulanmış zarif bir acı.
Şimdiki zaman mutsuzu o ,
Ve sabır sağlığı yerinde değil.
Belki de bu yüzdendir.
Her cümle bileyliyor sabrımı.
İçimi kesiyor sonra ,
Kan kırmızısı değil bu cümleler.
Yüzümün kaz ayaklarından süzülen ,
Tuzlu su mavisi olsa olsa.
Bak bir cümle vardı
Şimdi hatırladım. 'Galiba herkes birbirini yaralı seviyordu. '