Yaptığın bir hata, duygularını zehirler. Gördüğün bir görüntü, o görüntüye göre şekillenen düşüncelerini. Önyargı, sevgini. Es kaza söylediğin bir yalan, bütün hayatını zehirler. Belki bu zehirlerin bir panzehiri vardır. Ama iyileşebileceğine inanıyor musun? İyileşmek artık hayal değil.
Hatalar telafi edilebilir mi? Edilemezse affedilebilir mi? Unutulmasa bile dile getirilmeyebilir mi?
Yalan, gerçeği söyledikten sonra zaten yok olur. Önemli olan o gerçeği açığa çıkarabilmek. Önyargı da bir çeşit yalan değil midir? Aslına bakmadan hüküm vermek. Önyargı, insanı hata yapmaya sürüklemez mi? Söyleyemediklerin varsa, o söyleyemediklerinin yerine koyduğun aslı olmayan sözler de bir çeşit yalan değil midir?
Gerçekler o kadar çirkin ki, kimse onlarla yüzleşmek istemez. Ben de şu an yüzleşemem. Ama bilirim; gerçek değil, yanlışlar, yalanlar, önyargılar bitirir hayatı. Hayat bittikten sonra fizyolojik olarak canlı kalmak, bu dünyada cehennem azabı çekmek gibidir.
Bir insan, söylediği bir yalana, yaptığı bir hataya tutsak olduğunda, canlı ama yaşamıyor olur. Kurtulmaya çalışmak, bir bataklık gibidir; ne kadar çabalarsan, o kadar dibe batarsın.
Ya kırdığın gönüller? İşgal ettiğin kalpler? İçinde dinmek bilmeyen bir tufan var. O tufan, seni seven kalpleri de alıp savurur, yok eder. O tufan, yaşama hevesini söndürür, ruhunla bedenin uyumunu bozar. Ruh ölmez derler, ama ölmek sadece kalbin durması değil. Ruhun öldüğünü, ruhum ölünce anladım. Ruhun ölmesi, bedenin ölmesinden ağırdır. Canın yanar. Kalbinin tam ortasında öyle bir yumru vardır ki, nefes alır ama alamazsın, yaşar ama yaşamazsın, ölür ama ölmezsin. Beton gibi donarsın. Hareket kabiliyetin olsa bile, hareket edemezsin. İçinde bir ateş yanar; az kaldı, ağzından verdiğin nefesten ejderha gibi alevler çıkacak.
Bütün bunların içinde en zor olanı vicdan azabıdır. Kimse bunu yaşamasın. Ölmek, böyle bir durumda en büyük ödüldür.
Ama gel gör ki, seviyorsun. Sevdiğin için, bütün bunların olmasına izin veriyorsun. Seviyorsun, umarsızca. Elin kolun bağlı. Olaylar kötüye giderken, sen sadece seyircisin. Tek istediğin onu kaybetmemek. Kaybedeceğini bile bile, başına gelen her şeye razı geliyorsun.
Artık ödülünü al. Sen bitirdin kendi hayatını. Al o ödülü. Ödülün adı ölüm ve sen bu ödülü hak ettin.