Artık sokağa çıkmaz oldu insan.
Bir zamanlar nefes aldığı, yürürken içinin açıldığı yollar şimdi yorgun… Şehir, eskiden gülüşleri taşıyan kaldırım taşlarının üzerinde artık haksızlığın gölgesi dolaşıyor. Kimin eline bakarsan güç, kimin sözünü dinlersen çıkar konuşuyor. Edepsizlik, pervasızlık ve saygısızlık bir virüs gibi yayılıyor; kimse ne kendine ne başkasına sınır çizebiliyor.
Büyüklerin sözü dinlenmez, küçüğün hali sorulmaz oldu. Yanlış yapan utanmaz, doğruyu savunan yorulur oldu. İyi niyet çoğu zaman alay konusu, merhamet zayıflık sayılır hale geldi.
İnsanlar birbirine çarpmamaya çalışırken, gönüller birbirine çarpa çarpa parçalanıyor sanki.
Bir bakıyorsun birinin hakkı gözünün önünde yeniyor; bir bakıyorsun iki sözden biri kırıcı, biri kaba. Saygı eskiden bir kültürdü, şimdi unutulmuş bir hatıra gibi.
Ama en çok ne yoruyor biliyor musun?
Kimsenin bu çürümeyi büyük bir mesele olarak görmemesi…
Sanki herkes “boş ver” dedikçe, toplumun ruhu biraz daha kirleniyor.
Yine de umut tükenmez. Bir kişi bile haksızlığa itiraz ederse, bir kişi bile edepsizliğe “dur” derse, bir kişi bile ahlakı savunursa… İşte o zaman karanlığın içindeki ışık çoğalmaya başlar.
Belki sokaklar eskisi gibi değildir, ama insan isterse yeniden esenlikli günleri başlatacak güç yine insandadır.