Ben seni, sözcüklerin iflas ettiği yerde sevdim.
Bir mum alevinin,karanlığa emanet ettiği titremeydim.
Sen gülümseyince,bütün şiirler susardı;
Çünkü aşk,bizim lûgatımızda bir 'ah' idi, sadece bir 'ah'...
Sen, bir eski tren vagonunda unutulmuş gazoz şişesi,
Ben,o şişenin içinde birikmiş yağmur suyu.
Beraber sallandık durduk ıssız bir istasyonda,
Ne kırılabildik,ne de içilebildik.
Bana, "Gel!" demedin hiç.
Ben,"Gidiyorum," diyemedim.
Aramızda,bir uçurumun en güzel hali vardı;
İkimiz de birbirimize bakarken düşerdik.
Gecenin en koyu yerinden bir yıldız kopsa,
Avucumda sönen sen olurdun.
Seni sevmek,işte bu oldu:
Bir kaybedişin nakışını,iğneyle yüreğime işlemek.
Şimdi bu odada senin kokun değil,
Kokunun bıraktığı bir uçurum var.
Ve ben,aynaya her baktığımda,
Sadece seni seyrederkenki aksimi görüyorum.
Aşk dediler, kanatırdı.
Suskunluk dediler,çoğalttı.
Sen gittin,benden geriye,
Sadece'sen' hali kaldı.