Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Asla bırakmam/ 2012,2013NEVŞEHİR - Sözümoki
03 Eylül 2019, Salı 01:09 · 609 Okunma

Asla bırakmam/ 2012,2013-NEVŞEHİR

Bölüm ithafı:cigdem-krkc
         ~~~•••~~~

Bazen düşünüyorum da çok düşünüyorum.
Aynı yerden kaç kez kırılır ki bir insan?
Evet, ben de tahammül yok! Ama biliyorum, artık tahammülde de ben yokum. Acaba diyorum Allah'ım, bıkmak ta benden bıkmış mıdır? 

Ortanın da ortasında kadar ortalıktayım. 
Yol değil, sanırım adımlarım bitti. 

Sahi, bir kalana kaç giden düşüyor? Sen çok insan yarattın Allah'ım. Böyle kalpten gidenler hangi kalbe giriyor? 

Alnımın yazısında kim bilir kaç paragraf var. Her satırın başında başıma bir hal geldi. Ben öyle kendi halimde etrafa bakıyordum, sürme çekmiş gözleri gözlerime bilendi.* 

...

---

2012- Aralık

Ruhsuz, bezmiş, omuzlarım düşük, yavaş adımlarla yürüyordum. Arkamdan ismimin seslenmesiyle durdum. 

''Kız sabahtan beri sana sesleniyorum, duymuyor musun?''dedi gülümseyerek Selin. 

Gözlerimi kapatarak hafifçe tebessüm ettim. ''Duymamışım, yorgunum biraz.''dedim.

Yürümeye başladık. 

Selin; onunla dokuzuncu sınıfın sonlarına doğru tanışmıştık. Benden bir sınıf üstteydi. Fiziki yapısına gelecek olursak; tatlı yüzü, kara kaşı, kara gözü vardı. 155cm boyunda küçük bir bedeni vardı. 

''E okul tabi, yorar insanı.''dedi.

Gülümsedim. ''Sen okulda çok yoruluyorsun herhalde.''dedim. 

Yüzünü eşkitti. ''Ay hiç sorma! Ömrümü yiyor resmen.'' dedi. 

Bu sefer dişlerimi göstere göstere güldüm. 

Arkadan bir kız''Selin!'' diye bağırdı. 

Durup arkamıza baktık. O da ne? 

Az önce Selin'in adını seslenen Ece'nin yanında uzun boylu, geniş omuzlu, kara kaşlı, kara gözlü bir oğlan var. 

Onlar yanımıza doğru yaklaşırken rüzgar yüzüme Hint filmlerindeki aşıkların buluştuğu gibi vuruyordu. 

Bir dakika! Espri mi yaptım ben? 

Ben espri yapmam  ki. Neyse kafama not ediyorum: Beynimin yaptığı bu espriyi kendime soracağım. 

Yavaş adımlarla yürümeye başladık. Kaldırımda iki grup olarak yürümeye başlamıştık. Arkamızda Ece ve Selin günün değerlendirmesini gıybet halinde yaparken ben de adını bilmediğim kara gözlü çocukla onların önünden yürüyorduk. 

Yan bakarak çocuğa bakmaya çalıştım. Uzun boyu yüzünden kafamı kaldırmak zorunda kalıyordum ki bu hiç iyi bir şey değildi.
Ben ona çaktırmadan bakmaya çalışırken o, bir anda diğer elinde tuttuğu kitapları benden tarafondaki eline aldı. Kitaplarından birisi ders kitabıydı, diğer kitabı da biyografi tarzında romandı. Biyografisi anlatılan kişiyi tanıyordum ama hayatını hiç okumamıştım.
Sesimi kontrol altına alıp "kitabına bakabilir miyim?"dedim.

Yavaşça gözlerini bana çevirdi. Sanırım kitabını neden istediğimi anlamaya çalışıyordu. Bunu kaldırdığı o tek kaşından anlayabiliyordum.

Ne var yani kitabını merak ettiysem?

O bu değil bakışları çok dikkat çekici. Sanki kitabını istemişim gibi bakmıyor da suç işlemişim gibi bakıyor.

Ben yere baka baka yürürken o bana, benim az çnce istediğüm kitabını uzattı.

Tebessüm ederek uzattığı kitabı aldım. Ortalama dört yüz sayfalık bir kitabın sayfalarını karıştırırken turuncu kare şeklinde bir kağıt gördüm. Alıp okusam kızar mıydı acaba? Sayfanın arasından çıkarmadan okusam farketmezdi bence. Kağıdın yönünü çevirdiğimde şaşkınlıkla kaşlarımı çattım. Bu kağıttaki yazı benim yazımdı. İyi de ben bu kağıdı geçtiğimiz mayıs ayında kütüphaneden aldığım bir kitabın arasına sıkıştırmıştım. Kitabı evirip çevirip dışına baktım. Kütüphaneden alındığına dair bir bilgi yoktu. Buna göre  dışardan almış kitabı. Demek benden sonra kitapların arasında dolaşıp bu kitaba kadar gelmiş notum.

Kitaba baktığımda bir kişinin kullandığı gibi değil de bir çok insanın elinden geçmiş gibiydi.

"İkinci el mi kitap?"dedim. Dikkatli dikkatli baktı. Bakışları beni içine çekerken "Almadım."dedi ve o buz gibi sesiyle devam etti. "Arkadaşımındı benim oldu."

Arkadaşımındı benim oldu derken? Diye sorguya çektim kendi içimde. Benim oldu, dediğine göre izinsiz bir şekilde sahipleniyor. 

"Senin olduğundan arkadaşının haberi yok herhalde"dedim.

Yine tek kaşını kaldırarak bana baktı. Hayır yani alt tarafı kitap konuşuyoruz şurda, emniyette banka soygunu değil!

Kendime gözlerimi devirerek baktım. Neler düşünüyordum böyle?

"Olmasına gerek yok"dedi keskin sesiyle.

Söylediği cümleye yüzümü eşkittim. Bu ne mantık, bu ne düşünce, bu ne felsefe?

"Aynı şeyi sana yapsalar hoşuna gider mi?"dedim.

Bu sefer yüzüme bakmadan karşıya bakarak cevap verdi.
"Gitmez"dedi soğukça.

"O zaman sen de yapma!"

"Yaparlarsa başlarına ne geleceğini bilsinler diye yapıyorum."dedi.

Tam nefes almış cevap verecekken Ece gelip sarıldı. "Hadi canım görüşürüz, kendine iyi bak"dedi.
Ayrılırken gülümsedim.
"Sen de kendine iyi bak canım."dedim.

Çocuğa döndüm. O bana suçluymuşum gibi bakarken ben ona, suçluyum gel beni tutukla, der gibi bakıp kitabını uzattım. Uzanıp aldıktan sonra onalr uzaklaşırken biz Selin'le yürümeye devam ettik. Aklımı hala çovuk bulandırıyordu. Soğuk tavırları ve dikkat çekici bakışları vardı.

"Ben de burdan gidiyorum kanka. Hadi görüşürüz yarın."dedi Selin.

İçten bir tebessüm gönderip "görüşürüz."dedim.

Kabanımın cebine elimi sokup soğuktan korumaya çalıştım. Şu an eminim soğuk hava burnumu ve yanaklarımı kızartmaya başlamıştı bile. Koşar adımlarla eve yürüdüm.

Hızla kapının kilidini açıp içeri girdim.
Oha! Halam gelmiş!

Şaşkınlığımı üzerimden atıp koşa koşa tuvalete girdim ve vucudumdan atılan şeyin bana verdiği mutlulukla tuvalette biraz daha vakit geçirdim. Neden mi? Çünkü halam gelmiş.
Bu tuvaletinde deliğine sığamıyorum ki, sığsam keşke de atsam kendimi kanalizasyona. Tuvaletten çıktıktan sonra ellerimi yıkayıp salona geçtim. Halam yine sofra düzenini bile kendine uydurup yere sofra serdirmiş. Hayır, mutfakta masa varken burda yere oturup bacaklara neden işkence edersiniz ki?

Ben de yavaşça oturdum yere. Tam çatalımı ortada duran salataya uzatacakken.
"Ne o? Artık hoşgeldin de mi yok?"dedi halam.

Ters ters bakmak istedim ama bakmadım. Sessizce yemeğimi yedikten sonra sofrayı kaldırmada anneme yardım ettim. Bulaşıklar için elimi uzatacakken
"Hadi sen de yeni geldin, dinlen biraz. Ben hallederim."

Aslında evet! Bugün baya yorulmuştum. Odama doğru yol alırken kafamı hala o kişi karıştırmaya devam ediyordu. O kişi diyorum zira sizlerde biliyorsunuz ki çocuğun adını ben de bilmiyorum.

Odama girdiğimde tabiki de halamın kızlarının birini yatağımda birini kanepemde uzanmış görmeyi beklemiyordum.
Ben de zannediyorum ki halam yalnız başına geldi. Gambersiz düğün olur mu hiç? Halam tabiki de onlarsız gelmezdi!

Gözlerimi devirerek soğuk bir sesle "Hoşgeldiniz"dedim.

İkisi de dönüp yüzüme bile bakmadı. Neyse canım çok ta lazım değiller. Üzerimdeki gömleğimi çıkarırken içeriden "İpek!"diye bağırdı halam.

"Efendim."dedim nezaketimi koruyarak.

"Efendim demesen de buraya gelsen."dedi.

Tabiki de bu söze yüzümü eşkittim. Hayır kendi kızları dururken niye ben bu karının hizmetçiliğini yapıyorum ?

Ha bu arada size halamın kızlarını tanıtmayı unuttum.
Halamın büyük kızı Cansu; 20 yaşında, esmer yeşil gözlü hafif boyu uzun, kilolu bir kızdır. Karakter özelliklerine gelecek olursak sanırım tanıdığım en gıcık insanlar listesinde bizim tarihçiden sonra ilk sıraya gireceğini düşünüyorum.

Halamın küçük kızı Zeliha; egoist, kendinden başkasını sevmeyen, kimseyi tınlamayan, vurdumduymaz, özgür yaşayan, sanki Antalya'da değil de Amerika'da yetiş iş havası olan itici bir kız.

Kumandayı halama uzatıp "bak bu kırmızı düğmeye basacaksın."dedim.

Elimden kumandayı hızlıca alıp "tamam çekil" dedi.

Neydi bu insanlar, nasıllardı ya da?
Hala anlayamamıştım.
Kendimi sorgulamaya çektim.
Kimi sorguladığım belliydi; hayatımdaki insanlar
Neyi sorguladığım da belliydi; hayatım.

Ben büyüdükten sonra bir çok şey değişmiş hayatımda. Ahlak kelimesi yerini özgürlüğe bırakmış. Ama özgürlük kelimesi de benim bildiğim özgürlğk değil.
...
Ben anlamadım büyümek nasıl bir şey?
Bildiklerinden vazgeçmek mi, bildiklerini değiştirmek mi?
Galiba bazı şeyleri yine kaçırdım ve sanırım ben bu hayat dersinden de kaldım.

○○○

4 AY SONRA

Mart 2013

Tenefüste hocanın masasına oturmuş, ayaklarımı sallandıra sallandıra bahçeyi izlerken gözüme yine o çarptı, hani şu karagözlü olan çocuk.
Bir dakika ya!
Ben niye doğruları söylemiyorum?
Özellikle onu izliyorum tamam mı?
Huhhh! İtiraf ettim rahatladım ya hu.

Evet tam dört aydır onu izliyorum. Bakışlarını, yürüyüşlerini, gülüşlerini, tavırlarını, aklınızdan geçemeyecek her şeyi aklıma kazıdım.

Sizce doğru mu yapıyorum?
Yani aşık olmam doğru bir şey mi?

Cevabınızı bilemem ama şu an sigara içişi beni kendine hayran bırakıyor. Öyle havalı olma derdinde falan değil ama her haliyle dikkat çekiyor. Ben bu zamana kadar neden onu farkedemedim acaba?

Okulda sigaranın yasak olduğunu bile bile arkasını dönüyor ve sigarasını içine çekiyor.

Ay dayanamayacağım. Bunu birilerine söylemem gerek. Ölcem ya yeter artık.

Sınıfa şöyle bir göz gezdirdim.

Alperen salağı ortada kızlara şaklabanlıklar yapıyordu, kızlarda ona dalga geçercesine gülüyordu.

Ona söyleyebilir miydim?
Evet sanırım söyleyebilirim.

"Alperen!"diye seslendim sakince. Evet, kalbim güm güm diye göğüs kafesimi parçalarken de sakin kalmayı başarabiliyorum.

Bana baktı. Elindeki tesbihini hiç istifini bozmadan sallamaya devam ederken "ey?!"dedi. Yani bu onun dilinde "efendim."demek oluyor.

"Bir gelir misin?"dedim.

Kızlara dönüp " ben gelirim birazdan."dedi ve benim yanıma geldi.

"Alperen sana bir şey soracağım."dedim.

"Sor"

İşaret parmağımla onu gösterip "bu oğlanı tanıyor musun?"dedim.

Baktı,baktı, hala dikkatle bakıyor.
"Bora mı o?"dedi

Dudaklarımı bügüp "adını bilmiyorum"dedim.

"Mete Yunus'un kuzeni Bora o."

Başımı tekrar sallayıp "Mete Yunus'u da tanımıyorum." dedim.
Söylediğim şeye inanmaz gözlerle bakarak "Mete Yunus'u tanımıyor musun?"dedi.

Kafamı tanımadığımı belli edercesine salladım.

"2 yıldır bu okulda olup ta Mete ve Bora'yı tanımaman şaşırtıcı."dedi. Cevap vermedim.

Dikkatli dikkatli bana bakarken "Alperen sana bir şey söyleyeceğim ama aramızda kalsın olur mu?"dedim.

Gözlerini kızlardan tarafa çevirdi. Ben de baktım aynı yöne. Kızlardan bir kaçı bize bakıyordu. Kolumdan tutup "yangın merdivenlerinin oraya gidelim"diye fısıldadı.

Onaylamama gerek kalmadan beni çekiştererek yangın merdivenlerine götürdü.
Basamaklara oturdum. Gözlerimin içine bakıyordu.
"Söyle!"dedi.

Onun bu garip davranışlarına afallerken "Be-ben..."dedim. Sonra derin bir nefes alıp devam ettim "Ben sanırım Bora'yı seviyorum."dedim.

○○○

Koridorun boş alanında hızlı adımlarla derse yetişmeye çalışıyorduk.

Sınıfın kapısının kapalı olması hoca'nın derse girdiğinin göstergesiyken şu an derse alınmayacağımızı bikmekle birlikte ne halt yiyeceğimizi düşünüyorum. Ve eminim şu an aynı şeyi Alperen de düşünüyor.

Derin nefes alıp kapıyı iki kere tıklattım.
İçeriden"Gel" sesi gelince hocanın gözünde masum,terbiyeli öğrenci kılıpını takınarak bşr ayağımı içeriye attım. -ki atmamla beraber tarihçi "çıkın çıkın"diye bağırarak bir taraflarını yırttı.

Tabi ben hemen kaçtım. Çaresizce Alperen'e baktım.
"Özür dilerim. Benim yüzümden geçiktik."dedim.

Alperen tek elini omzuma atıp
"Boş ver, üzülme"dedi.

Aniden sınıfın kapısı açıldı. "Yok yazıldınız. Girmek isterseniz hoca girmenize izin veriyor."deyip kapıyı örttü.

Alt dudağımı bügüp "N'apalım?" dedim.

"Derse girelim. Zaten sana takmış kafayı. Bir de disipline verirse uğraşmayalım"dedi.

Gülümsedim.
"Sana karşı da boş değil bence"dedim.

○○○

Bir kaç gün sonra

Okulun bahçesinden çıkıp sakin adımlarla yürürken
"İpek!"denilmesiyle arkamı döndüm.

Alperen elindeki defteri rulo yapmış hızlı hızlı yürürken "Bekle!"dedi uyarıcı tonda.

Bu sözüne gözlerimi devirip "Ben ne yapıyor gibi duruyorum?"demek isterdim ama buna vakit yoktu zira yanıma çoktan gelmişti.

Yanımızdaki öğrencilerin geçmesini bekledi bir süre.
"Bora'yla konuştum. Seninle konuşmak istiyor. Facebooktan ekleyip mesaj atacakmışın"dedi. Ve benim bir şey dememe kalmadan yanımdan uzaklaştı.

Şu an kendimi hayatta hiç bir zorluk görmemiş elinde pamık şekeriyle parktaki salıncakta sallananan çocuğun "Baba daha yukarı" demesiyle yaşadığı mutluluğu yaşıyorum.

Koşarak eve gittin. Koridora çantamı ve kabanımı çıkarıp tuvalete koştum.

"Sen de her gün eve böyle mi geliyorsun Erva?"dediğinizi duyar gibiyim.

Ama n'apıyım? Kırk, elli, hatta yüz kişinin girdiği tuvalette rahat edemiyorum.

Tuvaletten çıkıp odama yönelmişken salonda bir kadının oturduğunu gördüm. Sanırım misafirimiz vardı.

Salona girdiğimde aslında onun misafir değil dayımın kızı olduğunu gördüm. Dayım da köşede oturuyordu. Çok geçmeden annem çay tepsisiyle içeri girdi.

"Sevil ablana hoşgeldin yapsana kızım."dedi annem.

Şaşkınlığımı eminim ki saklayamayarak Sevil ablaya doğru yaklaştım. Onu nerdeyse düğününden beri hiç görmüyordum.

Sarılıp "Hoşgeldin Sevil abla. Kusura bakma tanıyamadım. Hamilesin sanırım." Dedim. Aslında sanırsam değil burda bildiğiniz sekiz, dokuz aylık karın var.

"Iıı... Benim ödevlerim var. Onları yapıyım geleyim."dedim.
Sevil abla gülümsedi sadece.

Koşarak odama girip bilgisayarımı açtım. Hemen, nerdeyse altı aydır girmediğim facebook hesabıma giriş yaptım.

Aramalara "Bora Yunus" yazdım.

İlk çıkan kişi oydu sanırım.
Profil fotoprafında ortalama üç aylık bir bebek ile kendisi vardı. Hemen istek attım. Acaba mesaj da atsam mı?

Bence atmalıyım.

"Selam" yazdım bıraktım.

○○○

Geçe üçte yastığımın altındaki telefonumun titreşmesiyle uyandım. Facebooktan mesaj vardı.
Heyecanla gelen mesajı açtım.
Bora Yunus: Selam.

---

*Mehmet Ercan

---

YAZAR'DAN

Selaaaaaaaam!

Ben geldim!

Nasılsınız bakalım?

Biliyorum bölümü geçiktirdim çok özür dilerim. ^_^

Ve bölüm nasıldı?

Bu arada uzun zamandır bölüm atmıyorum diye meşhur sözümüzü unuttum sanmayın.:)

Beğendiyseniz oylamayı unutmayın. Beğenmediyseniz paylaşın belki bir beğenen çıkar.

Ha bu arada. Sakın unuttum sanma!
En çok seni seviyorum. Sakın kimseye  söyleme olur mu?
Nazar değer diye korkuyorum.

Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
En son neren morardı, neden?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.