Aslında unutmak kolaydı,
Zamanın durduğu bir nehirde,
Gözlerimde biriken yıldız tozları olmasa,
Kalbim her hatırayı bir dağın zirvesine taşımasa,
Rüzgar senin adını gök kubbeye fısıldamasaydı…
Aslında unutmak kolaydı,
Geceyle gündüz birbirine karışmasa,
Ay, seni ararken boş bir göğe bakmasa,
Ve yıldızlar, senin gülüşünle parlamasa…
Ama özlemek vardı,
Tıpkı bin yıllık bir kentin duvarlarında yankılanan çığlık gibi;
Bir iç çekiş, bir suskun fırtına,
Ve sen, her fırtınada, her gölge ve ışıkta…
Her taşın dibinde, her su birikintisinde…
Aslında unutmak kolaydı,
Ellerin ellerime hiç değmemiş olsaydı,
Sözlerin rüzgarla savrulmuş olsaydı,
Ve kalbim bir şarkıyı hiç seninle hatırlamasaydı…
Ama şimdi, zamanın ötesinde bir yolculuk;
Her an sensizliği ağır bir taş gibi taşıyorum,
Her hatıra bir kale kapısı,
Her fotoğraf bir kaderin kapısı,
Ve zaman bile senin yokluğunda ağırlaşıyor.
Aslında unutmak kolaydı…
Eğer hiç sevmemiş olsaydım,
Eğer hiç özlem olmasaydı…
Ama var… ve ben
Her hatıra ile yeniden doğuyor,
Her özlem ile bir çağın harabelerinde kayboluyorum,
Ve yıldızlar kadar eski bir hüzünle
Gökyüzüne adını fısıldıyorum.
Aslında unutmak kolaydı…
Keşke hiç özlem olmasaydı,
Ama sen vardın…
Ve ben, sonsuz bir zamanın ortasında,
Sadece seni taşıyorum.