Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
BEN NE YAPACAĞIM BENİMLE ? - Sözümoki
27 Mayıs 2019, Pazartesi 13:59 · 168 Okunma

BEN NE YAPACAĞIM BENİMLE ?

Mağduru çok , alimi yok bir soru ; " Ben ne yapacağım benimle ? "
Savaştığı bir kendisi olmalı insanın.. Rahatsızlık duyan bir kalbi , değiştirmek- adam etmek istediği bir nefsi olmalı. Tabip tabip dolaşıp dermam aramalı hastalıklarına..
Bugün dünyaya olduğumuzdan çok , en çok kendimize körüz aslında.. Mazlumları , yetimleri , hapsedilenleri , bir suikastla öldürülüp üstü örtülenleri , bombalarla iç içe yaşayan; her sabah okula giderken aynı İsrail askerinin suratına bakan Filistinli çocuğu görmüyoruz , acısını hissedemiyor ve dolayısıyla çalışmıyoruz. " Izdırap " diye bir kelime çıkmış lügatımızdan. Kimse hiçbir şeyi hiçbir zaman dert edinemiyor. Eften-püften gündemlerle asıl meselinin üstü , kelin saçtan yoksunluğunu örten bir takke gibi asıl problemin üzerini örtüyor. Birileri acı çekiyor, birilerinin hakkı çiğneniyor ama kimse duymuyor.
Tüm bunlara bir şekilde kulak tıkayıp kör adamı oynayanların yerine koymaya çalışıyorum kendimi. İlk defa empati kurarken bu kadar zorlanıyorum. Allah'ın haklarının çiğnendiği , insanların sınır tanımadığı bu çağa , uçuruma koşan bu insanlığa ve sadece dininden dolayı ezilen binlere nasıl kör olabilir insan ?
Tüm bunlar çok uzak diyelim. Televizyonu ve interneti kapadığınızda tüm bunlardan habersiz yaşayabilirsiniz. Peki bir insan kendine nasıl bu kadar kör olabilir ? Her gece başını yastığa koyduğunda baş başa kaldığı , kartları açık oynamak zorunda olduğu kendisine , kalbine ve kötülüğü emreden nefsine karşı nasıl bu kadar duyarsız yaşayabilir. En ıssız adaya düşsen de kalbin seninle. Dünyanın öteki ucuna kaçsan da sen aynı sensin ! Mekanları değiştirmekle ne yazık ki değişmiyoruz. " Tedbil-i mekanda ferahlık vardır " diyen Üstadın sözlerine keşke diyorum sadece. Mekanların değişmesiyle , hatta hayatımızdaki insanların değişmesiyle biz de değişebilsek.. İslam bize nefsimizi öldürmemizi ve melek gibi yaşamamızı emretmiyor.
Dinimiz fıtratla savaşan bir din değil. Fıtratla girilen savaşlarda ancak mağlubiyet vardır. Ancak Allah nefsimizi terbiye etmemizi ister. "Çünkü nefis muhakkak kötülüğü emreder"
Aslında dinimizin emirleri ve yasakları nefis terbiyesine ve medenîce yaşamaya hazırlıyor bizleri. Öyle ki her farz insanı disipline ediyor. Namazın vakitler ve şartlar dahilinde olmasından , alnı yere koymaya , orucun zamanından ve zorluğundan , zekâtın insanı cimrilikten kurtarmasına kadar her emirde insanı daha güzel bir insan haline getirecek olan yöntemler görürüz. Ve bu yöntemler diğer sûni yöntemler gibi deneme-yanılma süresine gerek duyulmaz. Bu sınırları insanı en iyi tanıyan Allah belirlemiştir. Ve her şeyi en güzel O bilir..
Tartışılmaz bir gerçek var ki ; insan Allah'a karşı müstağni olduktan sonra bir daha toparlanamadı. Kadın cinayetleri , çocuk tacizleri , hayvanlara yapılan işkencelerin ve toplumun bir kaos ortamında , hergün yeni bir felaket haberiyle uyanmasının tek ve ana problemi Allah'ın hükmedemeyişi. İnsanın insana hükmedip kul olduğu bir zaman işte bu kadar kötü oluyor. İnsan insanı yiyor. Kendi türünü yiyebilen insan dışında başka bir varlık yok.. Meleklerin secde ettiği insan , bu insan değil.. Verilen görevi unutmuş , 'belhum edal' yani hayvandan da aşağı inmiş bir insan kötülük konusunda şeytana yol gösterir hâle gelmiş durumda. Ama aynı insan nefsini terbiye ettiği zaman her an Allah'ı zikreden meleklerden de üstün olabiliyor.
Ramazan bu konuda fırsat bilinmeli.. Ramazan gibi bir öğretmenin öğrencisi olmak istenmeli. Eğer gerçekten iyi bir öğrenci olursanız Ramazan zor ve meşakkatli geçse de sonunda gerçek bir bayram yaşarsınız. Bundan iki sene önce 'Ruh Terbiyemiz ' kitabını okuduğumuzda arkadaşlarla alimlerimizin yaptığı bir 'Erbain' programı uygulamıştık. O zaman tam şartlarını yapmamaktan ve devamlı olmamasından olsa gerek kalıcı bir faydasını görememiştim. Bu Ramazana girmeden rahatsız olduğum beni karşıma alıp değişmekten başka hiçbir şansı olmadığını söyledim.Bir şiarım var ve bu iş bu şekilde yürümezdi.. Bunun için iki sene önce arkadaşlarla yaptığımız erbain programına tek başıma başladım.
Bu programda 40 gün boyunca dikkatli yaşayacaksınız. Rafine şeker ve türevleri , un ve mamülleri , pirinç-patates gibi gıdalar tüketilmeyecek. Kaza namazları , tesbihler , normal okuduğunuzun iki katı kur'an-ı kerim ve kitaplar.. Bu programın gıda kısmında hiç zorlanacağımı düşünmemişken Ramazan olması ve iftar menüleriyle genelde sadece çorbaya talip oluyorsunuz. Sahurlarda da durum pek değişmiyor. Ancak Ramazanın altıncı günü beraber sahur yapabildiğim ailem bu durumu hiç hoş karşılamadılar. Anlattığım zaman saygı duyup beni zorla kendime halime bıraksalar da telefonda bile hasta olursan sana bakmam diye sürekli hatırlatan bir anneniz oluyor. Ve açıkçası insan açlıktan ölmüyor. Görünce yalnızca gözlerimizin dolduğu insanların acısını sadece gözlerinizle değil de , kalbinizle hissetmeye başlıyorsunuz. Biz ne yaşarsak yaşayalım açlıktan çok uzak yaşıyoruz. Sahur ve iftarlarda sıcak pide ile Ramazan gerçekten yaşanamıyor... Midesi dolu-kalbi boş , canının her istediğine ulaşabilen bir insanın ibadetleri de delik deşik oluyor. Ve burdaki mesele az yemek değil , canın iste de yememek. Tasavvuf kitaplarında canının istediği buğday çorbasını üç yıl boyunca içmeyen alimlerimizin yaptığı şeyler boşuna olmasa gerek. Ve insan birilerini değiştirmek istiyorsa işe ilk etapta kendinden başlamalı. Dünyayı hedef edinen ama kendisine mağlub olan insanlarla yaşıyoruz. Farkına varıp bir yerlerden başlamak gerekiyor..

Bu programı uygulamak için yaşam şartlarım ve ortamım müsaitti. Ancak işe direkt burdan değil de izlediğiniz tv den , terkettiğiniz kur'anınızdan , kılmadığınız namazlardan da başlayabilirsiniz. Ne buyuyor Rabbimiz : " Nefsini arındıran kurtuldu.. "


•Bu programdan birçok arkadaşımın haberi yoktu. Birçoğu bende bir şeyler olduğunu söyleyip meseleyi sene sonunun yaklaşmasına ve bitecek olan eğitimimize yorsalar da ben içimde savaştığım Ayşenur ile gerçek bir mücadele içersindeyim. Savaştığım Ayşenur kan kaybediyor şimdi.. Yenisi ile aram gayet iyi. Kendinizle her daim savaş içinde olmazsanız , savaşmaya değmeyecek başka şeyler uğrunda yaşarsınız. Bir şiarımız ve o şiar uğruna değiştireceğimiz bir kendimiz olmalı..
Nesli ve kendini değiştirmek için yola çıkanlara selâm olsun. Mücadeleniz daim , sonunuz galibiyet olsun ...

1 kişi beğendi ·
Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Kendini paratoner gibi hissettiğin oluyor mu? Oluyorsa bu hangi konuda oluyor?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.