Ben Hançepek,
Fiskaya sokaklarında doğdum,
Alipaşa taşlarında büyüdüm,
Anzele’nin rüzgârıyla nefes aldım,
Melik Ahmet’in soyundan geliyorum.
Ben sur çocuğuyum!
Kara taşların gölgesinde serpilmişim,
Binlerce yıllık tarihin nefesini ciğerlerime çektim,
Dicle’nin serinliğiyle ferahladım,
Hevsel’in yeşilinde kök saldım.
Ben Hançepek,
Her adımım bir iz,
Her nefesim bir çığlık.
Fiskaya’da attım ilk naramı,
Alipaşa’da öğrendim direnmeyi,
Anzele’de tattım düşüşleri,
Melik Ahmet’in soyundan aldım cesareti.
Ben sur çocuğuyum!
Surların gölgesinde büyüdüm,
Kara taşların sessizliğinde kendi sesimi buldum,
Rüzgâr ne kadar sert eserse essin,
Ben dimdik durdum, yılmadım.
Fiskaya, Alipaşa, Anzele, Melik Ahmet…
Hepsi kanımda, hepsi ruhumda bir iz.
Benim adım yazılı taşlara,
Benim hikâyem fısıldanır surlara.
Ben Hançepek,
Ben sur çocuğuyum!
Dünya ne kadar kararsa önüme,
Rüzgâr ne kadar sert eserse essin,
Ben dimdik duracağım!
Çünkü köklerim burada,
Çünkü nefesim burada,
Çünkü adım tarihin göğsünde: Diyarbakır!