Onca kayıplarımızın uğruna zaferlerin insanı olmuşuz.
Ne ara bu kadar katılaştı kalplerimiz, ne ara bu kadar ortadan ikiye ayrıldık.
En sıkı tutucağımız anda, kendimizi boşlukta hissediyoruz.
Hala yalnız ve uzağız.
Sessiz bir şey bulup onun oyuncağı olmuşuz.
Ya da susmayan bir şey bulup onun tesellisi.
Biz bir şey olmuşuz, fark etmeden ama isteyerek.
Susarak çok şey yapmışız.
Ses olmayarak ama duyarak.
İnce bir ipin üzerinde yürümüşüz hep.
Ben düşsem de o tutar olmuşuz.
Ya tutmazsa?
Bunu bildiğimiz halde yürümüşüz.
Hep bir soru kalmış aklımızda ama onu dilendirmeye korkmuşuz.
Ya giderse diye.
Peki ya sen gidersen?
Bunu hiç düşündün mü?
Ne kadar kıymetlisin bu dünya da haberin var mı?
Seni seven o kadar yıldızlar var ki, bunları görebiliyor musun?
İçinde ne kadar pislik biriktirirsen çöp olur ki bunu biliyorsun, ne zaman bırakırsan içinde çiçekler seninle birlikte açıcak.
Dilinin gül kokması, aklının hür oluşu, kalbinin beyaz kalışı.
Hiç kirlenmemiş "Beni" istemez misin?
Hiç kirlenmemiş "Hayatı" istemez misin?
Peki ; "Beni ve Hayatı.. " diyorum, istemez misin?