Biz çocuktuk...
Tandırlarda pişen ekmeği yemekten çok koklamayı severdik.
Bir de toprak damlı evlerin önünde saklambaç oynamayı...
Biranda hava kararır gök gürlerdi, çil yavrusu gibi dağılırdık,
ulu ağaçların çevrelediği kocaman yollardan toprak kokusunu içimize çekerek koşardık evlerimize.
Ne güzeldi be!
İri iri düşen yağmur damlalarına yüzümüzü döner yağmurun şefkatliğini iliklerimize kadar hissederdik.
Sardunyalar arasında yalınayak koşardık.
Esen ruzgardan dolayı ağaçların yapraklarından çıkan ses melodi gibi gelirdi bize.
Ekşi dutları yerdik.
Olgunlaşmasını pek beklemezdik.
Aşk nedir bilmezdik.
Birini kırmak nedir bilmezdik.
Bir karıncayı yanlışlıkla ezince tutup onu avuçlarımıza alıp saatlerce iyilişmesi için dua ederdik.
Devir geçti devran döndü.
Büyüdük sonra.
Memleketimizi, toprağımızı bırakıp hayallerimizin peşine düştük.
Uzak düştük birbirimize.
Aşık olduk.Üzdük,üzüldük de...
İşte o zaman anladık aşkı da sevgiyi de.
Hayatın ne kadar boş olduğunu da...
''Beni bu güzel havalar mahvetti'' demiş Orhan Veli Kanık.
Beni de, bu büyük şehirler..