Camdan hayallerin parçalanışları ile yankılanan şehir bu gece de bir umudun sönüşü kadar sessizce seyrediyordu hayalperestlerini
Kurulan her hayal ya bir çıkmaza girmiş ya da önünden kara kedi geçmiş gibi sönüp gidiyor, gece ise bütün hepsini toprağın yağmuru  kucaklayışı gibi emiyordu
Sertçe, bir kapının kapanışı 
Kırılan bir iki kadeh
Vazgeçilmiş her anı
Parçalanmış yaşamlar 
Parmaklara batmış  hayal kıymıkları
Cep dolusu karahindibalar
Paçaları sıyrılmış sevgiler
Ahı tutmuş haykırışlar
Parçalanışlar, parçalanışlar, parçalanışlar...
Kalbe saplanan her pişmanlık 
Beraberinde bir anıyı daha siliyordu hafızalardan
İnsan nasıl yaşar kendi içinde kendi ölümünü, oluk oluk kanayan benliğinden nasıl içerdi kendi şarabını
Sever kanamayı insan, kanamayı sevdiği için değil kanatanı sevdiği için sever, tıpkı annesinin yavrusunu sevdiği gibi
Kaygılarıyla kazar kendi mezarını
Düş denizine atlar gibi atlar içine 
Pişmanlıkları gömer onu
Parçalanmıştır artık
Geriye boş bir kabuk kalır
İnsan parçalanmaya mahkum bir varlıktır
Parçalandıkça olur, oldukça daha fazla parçaya  bölünür, bölerler, böldüler, bölündü...
 29.03.2018