Annem çok sevmelerin kadınıydı. Daldaki kirazları, yazmasındaki oyaları, fistanındaki çiçekleri, asmadaki üzümleri, sokağın delisini, babamın gömleğini, beni, bizi, mahalleyi.. Bildiğim her şeyi severdi. Bana da sevmeyi öğretti. Öyle az buz değil, ‘çok sev’ derdi. Annem gibiyim artık. Az sevme bilmiyorum ben. Çok sevdiğimdendir bu kadar incinmem…”