Gün geçiyor…
Ve sen, ruhunun kuytularında
kimseye söylemediğin bir sır gibi
biriktiriyorsun onu.
Her nefeste biraz daha,
her bakışta bir damla daha
ekliyorsun kalbine.
Sanırsın ki zamanın avuçları geniş,
sığdırır içine bütün özlemleri…
Oysa daralıyor her geçen gün,
sen biriktirdikçe çoğalıyor eksikliğin.
Kalbin, ona ayrılmış bir oda gibi artık;
duvarlarında silik hatıralar,
perdelerinde yarım kalan cümleler…
Ne dokunabiliyorsun ne bırakabiliyorsun,
öyle ağır bir “sen” taşıyorsun ki içinde
sığmıyor kelimelere.
Belki de en çok bu yüzden yoruluyor insan:
Söyleyemediği sevgilerden,
dökemediği gözyaşlarından,
dokunamadığı ellerden…
Ama yine de bırakmıyorsun.
Çünkü bazı insanlar
gitmese de yok olur,
sen ise yokluğunda bile
onu çoğaltmayı seçiyorsun.
Ve günün birinde anlarsın:
Biriktirdiğin “sen”,
aslında kendine sakladığın bir umutmuş.