Bütün hayatımı yutacakmışım gibi hissettiriyor iyiliğin ve kötülüğün içimde verdiği savaşın yan etkileri. Aklımda hep cevabı olmayan düşman sorular dolaşıyor. Bu sefer seninle ilgilide değil tamamen hayatım ve içinde olup bitenler.. Nerden biliyoruz yağmurun gökten gözyaşının gözden aktığını. Gözyaşı yakar mı akarken tenini insanın? Yoksa içimizdekilerin dışa yansımasımıdır gözlerimizden akan yaş ya da kusmanın bir çeşidi mi? Hayatı görmek istediğin gibi görüp yaşarsın dedi babam, aynı küçücük bir çocuğun hayatı toz pembe görüp daima gülmesi gibi. Bir fahişenin hayatın kalça pazarlamaktan ibaret olduğunu düşünüp yaşamını sürdürmesi gibi. Yağmurda elini tutan sevgilisinin hiç gitmeyeceğini kendine inandıran bir insanın her güne onunla başlama sevinci gibi. Peki ya bir de görmek istemediğimiz tarafın olduğu gerçeğini ne yapacağız? dedim baba. İşte onu siktir et dedi ve yineledi sen görmek istediğin gibi görüp yaşa ne zaman ki o tarafı da görürsen bil ki hayat seni yutacak dedi. Bunu derken hayat onu yutuyordu zaten. Gözler anlatır ya hani her şeyi babamında gözleri de anlatıyordu her şeyi. Bir şey diyemedim. Boğazımda yumruk gibi bir şey sanki çırpınıyordu çıkmak için. Gözlerim görmeyecek kadar bulanıklaştı ve içten içe yandı. Babamın sıcacık parmağının ucunu boğazımda çırpınan şeyin üzerinde hissettim. Sakın yutma dedi kus bütün acılarını, keşkelerini, nefretlerini, üzüntülerini; yutarsan öldürür seni. Şimdi anlayabiliyorum babamı. Her şey görmek istediğin gibi görüp yaşayınca güzel.Son olarak her zaman ufkun ötesini düşün dedi ve ruhu bedeninden ayrıldı kollarımdayken babam. O an düşündüğüm tek şey düşünemiyor halde olmamdı. Ne yazık..