İletişim, kadrolaşmak, mesai…
Üç kelime, fakat hayatın içinden üç ayrı kavram. İlk bakışta birbirinden uzak gibi görünseler de, aslında insanın emeğini, yolculuğunu ve toplumsal düzeni özetleyen bir üçlemedir bunlar.
İletişim, insanın insan olma çabasında ilk adımdır. Bir söz, bir bakış, bir hal hatır sorma… Bunlar olmadan yol arkadaşlığı da, işbirliği de, dayanışma da kurulamaz. İletişimin olmadığı yerde anlam kaybolur, samimiyet azalır, niyetler bulanıklaşır. Çünkü anlaşılmayan, anlatılamayan bir düşünce, kalpte ne kadar kıymetli olursa olsun, toplum içinde eksik kalmaya mahkûmdur.
Kadrolaşmak ise, yalnızca bir grup kurmak, makamlar paylaşmak değildir. Asıl manası; aynı ideali taşıyanların birbirini bulması, omuz omuza verip bir hedefe yürümesidir. Yanlış ellerde çıkar ve menfaat ağlarına dönüşse de, doğru ellerde kadrolaşmak; güven, sadakat ve yol arkadaşlığı demektir. Her büyük iş, arkasında bir kadro olmadan yıkılır. Çünkü tek bir kişinin yükü, zamanla omuzlarda taşınmaz olur. Fakat doğru kadrolar, doğru iletişimle yoğrulursa, yıllara direnebilecek bir güç doğar.
Mesai ise zamanın adı, emeğin ölçüsüdür. Kimileri için yalnızca sabah başlayıp akşam biten bir vakit dilimidir; kimileri için ise alın teriyle yoğrulmuş bir hayat mücadelesi. Mesai, insanın ömründen eksilen dilimlerdir aslında. Kimi, sadece geçim uğruna harcar bu zamanı; kimi ise mesaisini, hayaline, davasına ve gönlüne katık eder. Asıl mesele, mesaiyi tüketmek değil, mesaiyi kıymetlendirebilmektir.
Ve bütün bunlar birleştiğinde bir hakikat belirir:
Doğru iletişim kurmayanlar, sağlam kadro oluşturamaz; sağlam kadrosu olmayanlar da mesaisini heba eder. Ama doğru insanlar, doğru sözlerle birleştiğinde, her mesai vakti bereketli bir hasada dönüşür.
Kısacası; iletişim, kadrolaşmak ve mesai, hayatın üç sacayağı gibidir. Biri eksik olursa denge bozulur, fakat üçü doğru birleşirse bir ömürlük eser ortaya çıkar.