Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Dilhun | Bölüm 3 - Sözümoki
04 Ekim 2018, Perşembe 18:28 · 680 Okunma

Dilhun | Bölüm 3




Oturduğum yerden kalkarak masanın etrafında dolanmaya başladım. Tüm bu olan bitene sessiz kalmak iyi bir fikir miydi? Birkaç adım attıktan sonra durdum ve anneme döndüm. "Anne, biraz konuşabilir miyiz?" diye sordum.

"Şu an önemli bir işim var Dilhun, sonra konuşuruz," dedi telefonuyla ilgilenmeye devam ederek. Göz ucuyla baktığımda ise giyinip kuşandığı, güzel olduğunu düşündüğü bir fotoğrafını sosyal medya hesabına yüklüyor olduğunu gördüm. Onun için gerçekten de önemli bir işti. Keza uğruna yaşadığı şeydi bu. Nasıl benimle ilgilenmesini beklerdim ki zaten?

Onunla konuşmaya çalışmanın iyi bir fikir olmadığını anladığımda yorganımın altına sığındım. Üniversite sınavını kazanamadığım için günlerimi hiçbir şey yapmadan geçiriyordum ve bu, oldukça can sıkıcı bir durumdu. Bilhassa anne, babam ve onların bitmek bilmeyen tartışmalarına katlanmak beni oldukça zorluyordu. Bazı anlar geliyordu ve dışarı çıkmanın iyi bir fikir olduğunu düşünüyordum ancak dışarıda gördüklerim bana iyi gelmiyordu. Deniz kenarında yaptığım yürüyüş bile içimdeki kara bulutları dağıtamıyordu. Ben buraya ait değildim, farkındaydım. İnsan bulunduğu yere ait olmadığını hissettiğinde gitmeli, aksi halde gökyüzündeki bulutlar bile nefesini kesebiliyor. Ben de gitmeliydim. Yoksa sevgisizlerin arasında kaldığım sürece aklımı kaçıracaktım. Bir arkadaşım olsaydı belki de bunu çoktan yapmıştım. Ancak diğer insanlara asıl ruhumu gösterme konusunda güvensizlik yaşıyordum. Etrafımdaki insanların benim bir sevgisiz olmadığımı anlamalarına izin veremezdim.

Kafatasımın içinde can çekişirken saatin nasıl geçtiğini anlayamamıştım. Güneş, çoktan ışığını avuçlarına toplayıp başka şehirlere dağıtmaya başlamış, şehir zifirisine kavuşmuştu. Geceyi gündüzden daha çok seviyordum. En azından bir süreliğine de olsa onca kötülüğü görünmez kılıyordu.

Yatağımdan usulca kalkarak çalışma masama doğru ilerledim. Birkaç saniye bilgisayarımın açılmasını bekledikten sonra şayet bir sevgisiz gibi davranmaya çalışmaktan yorulursam ve onlardan biri olmadığım ortaya çıkarsa gönderileceğim yeri araştırmaya başladım. Bunu daha öncede yapmıştım ancak bu fikre alışamadığımdan araştırmam oldukça kısa sürmüştü.

Şehrin en ücra köşesine inşa edilmiş, on katlı siyah giydirilmiş büyük bir binaydı. 2050 yılında yapılmış olmasına rağmen bakımsız görüntüsü yüzyıllar öncesine ait gibiydi. Sevgisiz olmayanlar o yıla dek neredeyse her mahallede bulunan tekli hücrelere kapatılıyormuş. Sonrasında tekli hücreler dar gelmeye başlamış ve yetkililerin sevgisizliği aşılamasına engel olduğu anlaşılınca yoğun talep üzerine bu akıl hastanesi kurulmuş. Bu, koca şehirde eskiden bugüne yaşadıklarımı yaşayan başka insanlarında olduğunu kanıtlıyordu. Tek değildim. Eğer tek olduğumu bilseydim umudumu şu dakika kaybederdim.

Binayı siyaha boyayarak her ne kadar oranın kötü ve tehlikeli bir yer olduğu izlenimini yaratmak istemişlerse de fotoğraflarda gördüğüm kadarıyla etrafta açan çiçekler bunun tam tersi olduğunu iddia ediyordu. Asıl kötülük o duvarların ardındaydı. İnsanların birbirlerinden bağıra çağıra nefret etmeleri düpedüz kötülüktü ancak onlar bunun farkında değildi. Belki de farkındaydılar ancak böylesinin onlar için daha iyi olduğunu düşünüyorlardı. Bir sevgisiz olmadığım için zihinlerinde ne tür zehirli düşüncelerin döndüğünü bilmem mümkün değildi.

Neredeyse akıl hastanesi ile ilgili olan tüm internet sayfalarını gezdim ancak yapım tarihi ve amacı dışında bahsedilen hiçbir şey yoktu. Yani o kapıdan geçirildiğiniz anda sizi neyin beklediğine dair herhangi bir bilgi yoktu. İnsanları bir sevgisize dönüştürmek için ne yaptıkları sır gibi saklanıyordu. Farklı bir internet sayfasını daha incelemeye başladım. Bugüne kadar 462 kişinin yeniden toplumla yaşayabilir olduğuna dair onay verildiği yazıyordu. Bu, diğer insanlar için akıl hastanesinin güvenilir olduğu izlenimini yaratarak bir övünç kaynağı olsa da aslında korkunç bir şeydi. Yeniden toplumla yaşayabilir demek ve buna onay vermek o insanın, bir sevgisiz olduğu anlamını taşıyordu. Daha ilginç bir şey ise o insanların, bugüne kadar orada olanlarla ilgili asla konuşmamış olmalarıydı. Bu ürkmeme sebep olmuştu.

Devamını okumak için tıkla!

Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Kendini paratoner gibi hissettiğin oluyor mu? Oluyorsa bu hangi konuda oluyor?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.