Dön bir bak dünyaya, sana neyi anlatıyor,
Her zerrede bir sır, her nefeste bir çağrı var.
Dağlar sessizce secdeye durmuş,
Denizler zikrini dalga dalga söylüyor.
Dön bir bak gökyüzüne, yıldızlar neyi işaret ediyor?
Her ışık bir nurdan, her karanlık bir perde.
Ay, gecenin alnına rahmet mühürü,
Güneş, gündüzün dilinde bir ilahi.
Toprağa eğil, tohumun sabrını dinle,
Bir avuç çamurda Adem’in hikmeti gizli.
Her filiz, yeniden dirilişin habercisi,
Her solan yaprak, faniliği hatırlatıyor.
Dön bir bak insana, aynanda kimi görüyorsun?
Suretin toprak, özün ise nefha-i Rahman.
Her kalp atışı bir davet,
Her gözyaşı bir arınış, bir secdeye çağrı.
Rüzgâr esiyor, adını taşır dosttan dosta,
Bulutlar göğün rahmetini indirir yeryüzüne.
Yağmur damlası, semadan gelen mektup,
Her biri “O’ndan geldik, O’na döneceğiz” diyor.
Dön bir bak dünyaya, fani gölgeler içinde,
Her güzellik sahibine işaret eder.
Ne altın baki, ne saray, ne saltanat;
Hakikat, gönül dergâhında saklıdır.
Gözünü yum, kalbini aç,
Evren sana kelam ediyor.
Sessizliğin ortasında duyarsın o sesi:
“Ben size şah damarınızdan da yakınım.”
Dön bir bak dünyaya, yolun sonu belli,
Her varlık zikrinde, sen nereye gidiyorsun?
Hakikat kapısını çal,
Çünkü dünya bir misafirhane, ebediyet ise asıl yurt.