Çayı yudumlarım yalnızlığın kıyısında,
Kitaplar açılır önümde, sessiz isyanın dilinde.
Eylül düşer yaprak gibi ruhuma,
Mavinin içine gömülürüm, denizin çağrısında.
Severim ben doğrudan, saf bir hiddetle,
Ve bilirim: adaletsizlerin dünyası bana uzak.
Her biri kendi çıkarına köle olmuş,
Her biri yalanın içinde boyun bükmüş.
Uzak dururum, eşit mesafede,
Ne affederim, ne de kabul ederim sessizce.
İnsan yüzü maskesizse, kirlenmişse düşünceleri,
Onu sevmem, yanına yaklaşmam, nefesini bile paylaşmam.
Düşüncelerim keskindir, sözlerim çakıl taşına benzer,
Sert, soğuk ve acıtır; ama doğruyu söyler.
Çünkü dünya adaletle yıkanmadıkça,
Ve insanlar vicdanın peşinden gitmedikçe,
Ben kendi ışığımı yakarım yalnızlığın karanlığında.
Deniz gibi derin, Eylül gibi hüzünlü,
Mavi gibi sonsuz, çay gibi sıcak ama yakıcı…
Ve kitaplarımda bulurum, dünyanın tüm yalanlarından uzak,
Kendi adaletimi, kendi sessizliğimi, kendi gücümü.
Ben severim; ama sevgi benim sınırlarımı bilendir.
Ben dururum; ama duruşum her türlü adaletsizliğe meydandır.
Ve uzak dururum,
Tüm eşitsiz, tüm yalan dolu insanlardan,
Eşit mesafede, sert bir duvar gibi, sarsılmaz…