Çalmasını bilmiyordu, dinlemeyi seviyor, evinin bir köşesinde memleket yansıması bir dekor olarak duvarda da tutuyordu. Hatta usta çalan gibi bir fotoğrafı var bayılıyorum. Sağlam olan o kemençe çocukların; ''bakayım mı bir kere'' demesiyle onun kıyamayıp oyuncak diye ellere vermesi derken telleri kopa kopa sadece bir takoza dönmüş, çalma umudu hiç kalmadan dekor olarak kalmaya devam etti. O adamın bıraktığı en basit hatıraydı belki ama terazide kendi ağırlığınca altınla yarışır, ağır basardı.