Deve yedikçe ağzı kanar, diyor bir diken.
Tuzunda gizler bu bilmecenin temennisini
Aykırı meskenler dizilmiş sırtsırta güneş görmesin yüzleri,
Kim bu düşman başlar aranızda derbeder,
Geldimse bildiğimden geldim kavganızı, istediğimden değil!
Gördüm halinizi, başlar bileği taşı gibi bıçak uçlarında.
Hayrola!
Merak mı bu kavsın boynuna attığın üç düğüm.
Hem kim bilir beni bu kargaşada kim kimi tanır düşman postundan.
Artık üç sabır tesbihi taşıyacağım dilimde, yoruldum dilindekinden
Bu yola sonundan başlayacağım,
Ben duracağım artık, bir yol yürüyecek içimden gelip geçecek beni.
Dağ taş kalmayacak ardımda, bataklık diyeceğim bataklık taa şuraya kadar; ufku göstereceğim.
Ucu beni gösteren bir namluya çiçek takarken görmüşler seni,
Bizi daha mı güzel kılar bu savaş diye soracağım,
Sen de evet diyeceksin, biliyorum.
Öyleyse ben de namluma taç yapacağım çiçekten,
Öyle ya ölüleri güzel olur bu insan soyunun, ölemeyenleri hep günahkar!
Liberal bir dükkan açacağım mahalle arasına,
Toptancılık yapacağım, tüfekçilikk...
İlk ben vurulacağım, satacağım davamı.
Ya da yumruk sallayan şehvetli operacı olacağım gündüz kuşağında,
Gece olunca tövbe edeceğim tek tek,
Vazgeçeceğim her şeyden, ki ben yaşamaktan dahi vazgeçerim ekseriyetle.
Bitireceğim her şeyi gökyüzünü izleyeceğim,
Ağlasam yağmur sanır bu tufanı iki dam arasına sıkışmış o gölge, diye ağlamayacağım uzunca zaman.
Kendi yüzümü doğuracağım bir aynada.
Karanlığı bekleyeceğim görmemek için geçmişimi.
Ki geçmiş, hep daha karanlıktır içimdekinden,
Bir gürültü boğuyor beni en derin mevzilerinde kaidenin.
Seni bu yüzden seveceğim ekseriyetle!
Ah ... Ah kii!
O ceylan sürüsü tav olmuş aslan pençesine.
Delikanlı yaşı dolaşır ömür ömür,
Gecenin ayak izine denk düşürür seyyahlığını.
Kapı kapı gezer bulmak için yitirdiğini.
Ya da yitirdiğini sanır hiç bulamadığını. Bilinmez!
Kim bilebilir kimi, hem hangi sebeple.
Meşrebinde bir kırık saz birkaç kırık cümle bulacağım,
Didik didik edeceğim tüm raflarını ömrünün,
Bana dair olanları toplayıp çıkacağım,
Ekseriyetle kapından geçecek ayaklarım, Yağmalanmış bir gülüşün kırıntısını taşımak için güvercinlere.
Gülmeyeceksin,
Bir akşamüstünü bekleyeceğim usul usul,
Vademi tamamlayacağım karaborsada,
Ki ben bi tek Allah a amenna...
Şimdi akrebin gönlünü eylesin yelkovanlar.
Bir lokma ekmek nasıl yumru olup göğsümde yuvarlanır baksınlar.
Yukarıdan aşağıya o kayalar, o taşlar ki hep soldan sağa, sağdan sola...
Bir boşluk bu ve içi acıyor insan soyunun,
İçim acıyor, diyorum ekseriyetle.
İnsanıyım, diyorum
Bu acı soyun!