Eylül hüzün ayıymış,
Öyle diyorlar, öyle yazıyorlar.
Diğer aylar mutluluktan geberiyormuş…
Ah, siz hâlâ masallara inanıyorsunuz!
Ocak’ta açlıktan titrediğimiz zaman,
Kim sordu halimizi?
Şubat’ta borç içinde boğulurken,
Kim tuttu elimizden?
Mart’ta umut dediler,
Ama gözlerimizden akan yaşa bakmadılar.
Nisan yağmuru ferahlık getirmiş mi?
Hadi canım, o sular kimin tarlasını suladı?
Mayıs çiçek açtı, ama biz yine solduk!
Haziran güneşi kavurdu,
Ama alnımızdaki teri kim silmedi?
Temmuz sıcağıyla yanarken,
Halk hâlâ gölge bekledi…
Ağustos’ta başak verdi,
Ama kimin cebine dolmadı, kimin tenceresi boş kaldı?
Ve geldik Eylül’e…
Hüzün ayıymış!
O zaman niye her ay gözyaşı döküyoruz da
Kimse yazmıyor, kimse okumuyor?
Biz, her ayın sonunda aynı yerdeyiz:
Yorgun, bitik, öfkeli.
Hangi ayın mutluluğundan bahsediyorsunuz?
Siz kendi saraylarınızda gülüyorsunuz,
Biz ise kaldırım taşlarına bakıp hesap soruyoruz.
Eylül, size göre hüznün adı,
Ama bizim öfkemiz her zaman hazır!
Aylar geçer, ama ezilenin isyanı baki…
Biz sustukça onlar yazıyor takvimleri,
Ama biz hâlâ haykırıyoruz:
Eylül hüzün ayıymış,
Sanki diğer aylar mutluluktan geberiyormuş…
Geberen biziz, mutluluktan değil,
Adaletsizlikten, açlıktan, ihanetten!