Bir güz rüzgarının peşinde sürüklenmekteyim.
Nereye doğru gideceğini bilemeyen ayaklarım,
Adım adım yavaşlamak isterken,
Uçuruma doğru savrulmaktayım.
Sorgulamam yok!
İsyânım yok!
Bir âhım yok hiç kimseye.
Zâten ah edecek hiç kimsemde yok!
Bir taşlı ormanın içindeyim.
Nereye bassam içine alacak sanki.
Yorulmuş bir yaprağım.
Savrulacağım yere, nedensizce konacağım.
Bir kırmızı gül bahçesi gördüm.
Nehir batağının içinde yaşamakta.
Kendimi anımsadım sanki,
O kırmızı gül demetlerinin konusunda.
Yaklaştım usul usul yanlarına,
Her birinin içine bülbüller konmuş.
Her biri bir yaprağa destân yazarken,
Ben siyah güllere mırıldandım,
Ansızın o anda.
Bahçenin tam ortasında durmaktaydı, âhengiyle.
Görünüşüyle beni büyüleğen,
Kokusuyla sarhoş eden,
Bedenimdeki ruhumu alıp kendine çeken,
Bir hâli vardı.
Beni çağırmaktaydı.
Ama etrâfı bataklıktı.
Gidemezdim!
Zâten her an düşmekteyim.
Elbet bir gün geleceğim yanına.
Ve "vatanım" diyeceğim,
O bataklık içindeki eşsiz rûhuna...