Adın dudaklarımdan düşerken, içimde bir volkan patlıyor.
Sen gittin… ve dünya yerinden oynamış gibi sarsıldı,
Ama en çok ben…
Kırık kemiklerimle, yanmış kalbimle ayakta durmaya çalışıyorum.
Her hatıran, bir hançer gibi saplanıyor ruhuma,
Ve ben, her saplanışta nefretimin ateşini körüklüyorum.
Senin yokluğun, beni yutacak bir boşluk değil,
Bir cehennem…
Ve ben, cehennemin ortasında çıldırıyorum.
Kırılganlığım, intikamımın yakıtı oldu.
Her gözyaşım, sana dair her anı, bir kıvılcım,
Ve ben, içimdeki canavarı serbest bırakıyorum:
Sana dair ne varsa, yok etmek istiyor,
Ama önce, kendimi parçalayarak büyüyor.
Sana nefretim, bir fırtına gibi yükseliyor,
Sana kırgınlığım, yıldırımlar gibi çarpıyor.
Ve ben…
Sadece senin gidişinle değil,
Senin varlığınla beslenen her şeyle savaşıyorum.
Giden…
Biliyorum, geri dönmeyeceksin.
Ama bu öfke, bu kırıklık, bu nefret…
Beni de seninle birlikte yakacak.
Ve belki bir gün, sen yokken bile,
Adın bir lanet gibi dudaklarımda yankılanacak.