Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
GÖÇ VE KURTULUŞ - Sözümoki
19 Mart 2018, Pazartesi 19:36 · 212 Okunma

GÖÇ VE KURTULUŞ


Geçenlerde bir tarih kitabı okuyordum. 1. Balkan Savaşı'na geldiğimde aynı yerleri, altını çizerek ve tekrar tekrar okudum. 4 Balkan devletiyle yaptığımız savaşta yenik düşüyoruz. Trakya, Makedonya ve Arnavutluk, Osmanlı devletinden ayrılıyor. Bu sebeple de Balkanlar’dan Anadolu'ya zorunlu Türk göçleri başlıyor.
“İşte!” dedim. “Büyük dedelerimiz memleketten bu zamanlarda göçmüşler.” Okullarda senelerdir bunları ders olarak işlemiştik ama tarih dersleri genelde ‘sıkıcı' geldiği için dikkatimizi vermemiştik...
Bizi tanıyanlar bilir. Tatkavaklı’da Osmanlı mimarisi ile inşa edilmiş, dedelerimizden kalma bir evde otururduk yakın zamana kadar. Babaannem, büyük dedelerimiz Balkanlardan göçtüklerinde, köyün en yeni evinin bu olduğunu ve hemen satın aldıklarını anlatırdı. Ve tabii ki hüzünlü göç hikâyelerini...
Savaş ve işgal olduğu için dedelerimiz, bütün varını yoğunu orada bırakmak zorunda kalmışlar. Büyük dedemiz evden çıkarken son kez arkasına dönüp, doğduğu büyüdüğü eve dolu dolu gözlerle bakmış. Gözü, duvardaki babadan yadigâr saate ilişmiş. Geri dönüp onu almış ve bir daha hiç dönmemek üzere memleketlerini terk etmişler.
Zaman zaman ağlayarak anlatırlarmış çocuklarına ve gelinlerine memleket hasretlerini.
Göçten 2 yıl sonra Çanakkale Savaşı başlamış. Her ailenin mutlaka bir Çanakkale şehidi vardır. Bizim ailenin şehidi de babaannemin dedesiymiş. Bir şarapnel parçasının dedesini şehit ettiğini söylerdi hep. Cepheden künyesi ile gelen mektupta öyle yazarmış.
1920'li yıllara gelindiğinde Kurtuluş Savaşı başlamış. Dedemin ablası genç bir kızmış o zamanlar. Kuva-yi Milliye birlikleri, Kavaklı'nın en büyük ve en yeni evi olduğu için bizim evi karargah olarak kullanırlarmış. İkinci katın gerideki salonunda asker ve paşalar kalır, öndeki salonunda da şanlı bayrağımızı muhafaza ederlermiş. “O oda sürekli kilitli olduğu için hiç birimiz giremezdik.” dermiş halamız. Nasıl kilitli olmasındı! Koskoca köyün kaderi o odanın içindeydi.
Evin ahalisi de aşağıda kalırlarmış. Kumandanların eve giriş çıkışlarına asla karışlamazlar, hatta onlara ayak bağı olmamak için ortalıkta fazla dolaşmazlarmış. Bu durum aylarca bu şekilde sürmüş. Kurtuluş Savaşı’nın son aşaması olan Başkomutanlık Meydan Muharebesinde, kahraman ordumuz yurdumuzu düşmanlardan tamamen temizlemiş. Fakat Yunanlılar, kaçarken bile rahat durmamışlar ve Karacabey'i ateşe vermişler. Halamız: “Karacabey’ in yanışını, oradan yükselen kara dumanları bizim evden görürdük.” Diye anlatırmış.
Büyük anneanneniz de o zamanlar, Karacabey'li genç bir kızmış. Yunanlılar orayı yakıp küle çevirince ailecek Mustafakemalpaşa’ ya göçmüşler. Yiyecek ekmeği bırakın, ekin dahi bulamadıklarını, atların dışkılarından ayıklayıp yıkadıkları ekinler ile karınlarını doyurmaya çalıştıklarını anlatırmış anneme. Ve kim bilir daha neler neler...
Ve tarih 14 Eylül 1922... Tam da Kurtuluş Günü... Azatlı Köyünde bir kız bebek dünyaya gelmiş. Ahali toplanmış, başlamışlar bebeğe isim düşünmeye. Köyün ileri gelenleri: “Bu kız fetih gününde doğdu, o yüzden adı FETHİYE olsun" demişler. Babası da büyük bir gururla minik kızını kucağına alarak şanlı ismini ezan etmiş kulağına. Ve bu şanslı kız, benim babaannemdi...
Rahmetliye derdim: “Babaanne! Senin adın nasıl koyulmuş anlatsana?” O da defalarca sormuş olmama rağmen aynı heyecan ve gururla anlatırdı adının konma hikâyesini. Adına da yakışır bir kişiliği vardı. Köyün tek at binen kızı oymuş. İlçeye paşalar geldiğinde at ile karşılaması için onu çağırırlarmış. Elinden hiçbir iş kurtulmazdı. Çünkü o bir fetih kızıydı. Toprağa girdiği gün de doğduğu gün gibi 14 Eylül oldu...
Ben hep bu hikayeler ile büyüdüm. Küçükken kış gecelerinde, elektrikler gittiğinde gaz lambası yakardı annem. Sonra da babamla ikisi bu hikayeleri anlatırlardı. Dinlerken hep tüylerim diken diken olurdu. Şimdi yazarken de gözlerim dolu dolu.
Biz yeni nesil ne zorluk ne yokluk gördük ki! Hiçbir şey bilmiyoruz. Ayakkabımız mı eskimiş, giysimizin modası mı geçmiş bunları kendimize dert ediyoruz. Ceddimiz yiyecek ekmek, içecek su belki de ayakkabı giyecek bir ayak bulamazken...
Her ailenin mutlaka bir göç ya da kurtuluş hikayesi vardır. Büyüklerimin anlattığına göre bizimkiler de böyle. Rabbimiz (c.c) Çanakkale'de, Sakarya'da, Dumlupınar' da kazandığımız zaferleri Afrin'de de kazanmayı kahraman ordumuza nasip etsin.

İnstagram: @nesekayan


1 kişi beğendi ·
Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
En son neren morardı, neden?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.