Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
GÖRMEYE ÇALIŞIYORUM | Bir Çeşit Tatil Kritiği | Tatil - Sözümoki
15 Ağustos 2019, Perşembe 23:05 · 26 Okunma
GÖRMEYE ÇALIŞIYORUM
| Bir Çeşit Tatil Kritiği |

'Tatil' arapça kökenli " تعتيل " kelimesinden
türemiş ve bu şekilde dilimize girmiştir. Arapça vezinlerini az çok bilen herkes pekâla bunu bilebilir. Ancak tatil yoluna çıtığımızda arapçada tatilin " عطلة" kelimesi ile tarif edildiğini hatırladım. Arkadaşlar arasında canımız sıkıldığında " انا اريد عطلة الصيف " yani " ben yaz tatilini istiyorum " diyerek söylenirdik. "عطلة" kelimesi " عطالة " kelimesinden türeyerek arapçadaki şimdiki halini almış. 'Atalet' yani durağanlık, başı boş olma hâli. Tef'il vezninin masdarı olarak arapçada tatil yerine kullanılmış. Hayatı görerek yaşamak isteyenlerdenim. Bir bardak suda, bir lokma ekmekte, sıcak çayda yani hayatın ve yaşamın olduğu her şeyde başka bir boyut olduğunu düşünür ve o başka boyutu görmek isterim. Bu üç günlük tatil için yola çıktığımız ilk dakikalarda kelimenin kökeni üzerine düşünerek bu üç günlük tatilin sıradan bir durağanlık hâli olmamasını temenni ettim. Şehirden uzaklaştığımız şu birkaç gün bizi başka yerlere götürmeliydi. Yolu iyi izlemeye çalıştım. Hayatım boyunca belki yüzlerce defa gördüğüm ormanların birilerinin evi olduğu aklıma geldi. Ve gündemde olan dağların ve ağaçların tahribî başka bir boyuttan yaktı canımı. Ormanların yok olması demek kuşlarımın evsiz kalması demekti, neden birileri bunu istesin ki? Bunu söyleyince babam ' kimse kötü olmak için para vermiyor, kötü olmak bedava ' dedi. Doğru dedim...
Neredeyse yolun dörtte üçünde akan suları gördüm. Yatağından ayrılmayan, başka mevzîlere sapmayan, sesi ve görüntüsüyle insanı mest eden suları. Örnek aldım kendime. Demek ki insan kendisine gösterilen istikamet üzere giderse her hâli güzellik olur. Bunun mefhûm-u muhalifi; Kendimizde gördüğümüz eksiklikler, dolayısıyla çirkinlikler istikametten sapmanın birer emaresi aynı zamanda...
En tehlikeli yamaçlara giden yollar gördüm, insan yaşamını tehlikeye atacak kadar dik yokuşlar. İnsanoğlu istediği her yere yol yapmış dedim kendi kendime. İki gönül arasına iki basamak merdiven çakmayı kimse becerememiş. Bunu düşünürken arabanın sarsıldığını hatırlıyorum. Dinlediğim fon müziğini kapatıp Vakıâ suresini açıyorum. Mesaj alındı diyorum içten içe...
Yamaçlarda ulu çınarlar gördüm sonra. En büyük çınarlar en tehlikeli yamaçlarda olurmuş. Çünkü İnsanlar onların kesimini en sona bırakır, genelde kesemezlermiş. Bu ek bilgiyi de babamdan öğrendikten sonra ulu bir çınar olmak için yamaçların tehlikesinin bir engel olmadığını düşündüm. Tıpkı Öncü olabilmenin önünde zindanların, kat kat kapıların, mahkemelerin ve iftiraların duramadığı gibi. Yolun zorluğunu ve yamaçlarda sert esen rüzgara rağmen vazgeçmeden devam etmek gerekir. Bu çınarlar kaç senede böyle oluyordur dedim babama. Mobilya sektöründen ötürü ağaçlardan iyi anlar. İyi bir kereste yüz belki yüzelli yaşındadır, ama bin yıl yaşayabilirler dedi. Ben ona ağaçların ömrünü sormuş cevabını 'kereste' olarak almıştım. Hemen ağacı mobilya atölyesinde düşünmüş olmalı. Buna da içerlenecek ve babama sitem edecekken bu dünya hâli bu kadar işte dedim. Annem de nişanlıyken güllerin kokusuna bakarken, evlenince nasıl reçel yapılabileceğine bakmaya başlamış. Çok da beklentili olmamak lazım. Bizim sonumuz ve bakışımız nasıl olacak acaba?..
Yolda su kenarında durduğumuzda suyun içilip içilmediğini sordum. Akan su temizdir, tabi içilir cevabını aldım. Akan su demek dirlik demektir. Dirlik harekettir. Harekti olmak temiz olmaktır. Hemen aklıma Oblomov'un hareketsiz, sefil ve iğrenç hayatı geldi. Suyu örmek aldım kendime. Temizliğin kimyasallarla çok iyi sağlandığını şu çağda kalbî temizlik ancak dirlik ile yapılabilirdi. Ve bu çamaşır suyuyla tüm evi dezenfekte etmeye de benzemezdi, dirlik yürek işidir. Bu yüzden kalbî temizliğe herkes yanaşmaz. Bu zorluğa tâlip olmak istedim. Bu hayat boyu talebelik demekti. Ben talebelik demektim, talebelik ben...
Asfalt yollar ilerledikçe çakıllara sonra da toza toprağa dönüşmeye başladı. Yokuşlar arttı, dolayısıyla arabadaki sarsıntılar da. Sormadan anladım ki varacağımız yere az kalmış olmalıydı. İstenen mevzîye yaklaştıkça zorluklar artar. Güzel günler zorluklar neticesinde elde edilir. Yusuf (as) Mısır'a sultan olmadan zindana atılmıştı. İbrahim (as) Halilullah olmadan Ateşlere atıldı, İsmail'inin boynuna bıçak dayadı. Rabbim onu yeryüzüne imam yaptı. Teslimeyetlerini asırlardır bize bayram olarak kutlattı. Musa (as) denizle karşı karşıya geldi. Kitapların ifadesiyle; ' önünde ordu gibi deniz, arkasında deniz gibi ordu vardı '. Bu yazdıklarıma tüm ulû-l Azm peygamberlerini ve ek olarak Aşere-i Mübeşşereyi ekleyebiliriz. Ancak sonuç şu ki, cennet kolay değildir. İstediğimiz mevzînin yolları dikenlidir, yokuşları diktir. Yolun azığı kan ve terdir. Yokuşta akmayan ter inişte gözyaşı ve pişmanlık olur. Güllerle çevrili cehennemdense cennete giden yokuşlara talip olmak gerekir, yani müslümanca yaşamın izzeti ve şerefine talip olmak...
Haşmetli dağlar gördüm, içinden sular fışkıran kocaman dağlar her baktığımda hayran olduğum. Yerin altındaki simetrik görüntüsünü düşündüm, kıyamet sahnesinde yürütüleceği o anları. Mutlulukla başımı kaldırıp baktığımda gözlerim dolu dolu indirdim başımı. Kalbim kıyamet sahnelerini düşünemedi, oysa hayal gücümün kuvvetini tüm arkadaşlarım bilir. Hayal ötesi bir âlem demek ki...
Şifa veren her şeyin acı olduğunu öğrendim. Bir çocuğun şurup içerkenki yüz ifadesiyle yetişkin bir insanın şifalı su içerkenki yüz ifadesi arasında çocuğun sevimliliği dışında başka bir fark yoktu. Çocuğun mide bulantısına şahit olmak sizi etkilemez ama yetişkin bir insanın mide bulantısını ifade etmesi bile sizi de aynı duruma getirir. Bunun izahını artık yetişkin olduğumu kabul ederek yapmamayı tercih ediyorum. Çocukluk güzel şeydir, gerçekten yetişmek ise çok zor. Yetişkin olmak da göreceli kavramlardan aslında. (Neyse bunu da yazarsam yazının sonu gelmeyecek gibi.)
Orda tuttuğumuz evi nasıl sahiplendiğimize şahit oldum. Birkaç saatlik gittiğimiz Kapuzbaşı dönüşünde eve girer girmez 'evim evim güzel evim' sesleri duyuldu bitişiğimizdeki odadan. ' Bu dünya da böyle işte, nasıl da sahipleniyoruz daha kırksekiz saat bile geçmedi ' dedim. Odalar arasında duvar değil de ince pvc olduğundan en ufak sesler bile çok rahat işitiliyordu. Sesler kesildi, birilerinin keyfi kaçtı. Öteki odadan babamın tasdik eden, annemin انا الله و انا اليه" "راجعونdiyen sesini duydum sadece. Aklımızdan çıkarmamamız gerek o ayeti ben de tekrar ettim...
Ağ erişiminin olduğu yerde gerçek bir sükûnet yoktur. Dünyanın öteki ucunda neler olduğunu gösteren o şey sana solunda taşıdığın kalbinden haber veremez. Kalbini bulandıran o ağ erişimi nasıl eski hâline döndereceğini öğretmez.
Şehirden uzaklaştığımız şu birkaç günde anladım ki; Kalbini götürdüğün yerde gerçek bir uzaklaşma yoktur. Kalbinin olmadığı yerde de sağlam bir varış. O halde uzaklaşmadan ama kalbinle yaşayacaksın. Bazen bir kelebeğin kanatlarında, bazen bir kuşun gagasında, bazen gaz lambasının titrek alevinde bulacaksın onu. Aramaktan ve bulmaktan gocunmayacak elin yüreğinde yürüyeceksin hayatın yollarından. Kalbinle yaşamayı bırakırsan bedbaht olursun, kalbini terk edersen dünyanın geçiciliğine yenilir, mağlubiyetini marifet zannedersin. Kalbiyle yaşayan ve kalbini unutmamak adına çalışanlara selam olsun. Rabbim bizi kalbimizle gurbete düşürmesin, bizi kalbiyle yaşayan insanlara hasret bırakmasın.

• Görmek hayatın her alanında lazımdır. Bunun için dağ başına çekilmeye, saatlerce yolculuk yapıp kocaman şelalelere şahit olmaya gerek yoktur. Bir pencere, her gece asılı duran ay, solunuzda atan kalbimiz ve daha hayatın içinde nelerimiz nelerimiz vardır. Ancak biz çoğunu göremiyoruz. Ne yazık ki bunun için çaba sarfetmeye bile üşeniyoruz. Görmek anlamaktır. Görmemek anlamadan yaşamak. Buna ek olarak yazmanın da görmeyi kolaylaştırdığına inanıyorum. Üç günü bu şekilde bir arada düşünebileceğim tek yer beyaz bir sayfadır. Akıl kuşu kuşu fazla hareketlidir insanın, ancak beyaz sayfa üzerinde bir müddet kapatır kanatlarını. Akıl kuşumuzu ve kalbimizi beyaz sayfalarda dinlendiremezsek nasıl soluksuz yaşarız. Bu üç günlük hareketli tatil sonu işte şimdi dinleniyorum. Beyaz bir sayfa ve ardında iz bırakıp bizzat yüreğimden dökülen kelimeler... Güzel veya çirkin, yüreğimden dökülen kelimeler.
1 kişi beğendi ·
Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
İadeiziyaret konusunu nasıl değerlendiriyorsun?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.