Güneşe bakmayı seviyorum.
Sonra gözlerimin içindeki o sıcaklığı hissetmeyi.
Bir kaç dakikanın ardında da gözlerimin sulanmasını seviyorum.
Bulutları izlemeyi seviyorum.
Onların o değişik şekillerinden oluşan, beyazlığını.
Derin bir nefes çekip, gökyüzüne salıyorum.
Sanki bir nakarat gibi o da rüzgarını üstüme salıyor.
Hani tatsız olan o tarifi olmayan içimize çektiğimiz oksijen gibi, bilmediğimiz ve bilemediğimiz.
Ellerimi gökyüzünün üstünde tutuyorum.
Kaybolan o ellerime bakıyorum.
Bir yandan yine rüzgar tenimi okşuyor.
Çevik kuvvetinde bırakmıyor ellerimi.
Sımsıkı tutmuş, ne ben bırakmak istercesine, ne de sen bırakmak istercesine.
Öyle tutkulu, öyle sert ve öyle imkansızcasına..
Sadece düşüne..
Tekrar nefes alıp soluyorum.
Bir çicek gibi açıp tekrardan ölüp, tekrardan açarcasına.
Gökyüzünün üstünden kuşlar geçiyor ve ben o dingin sese bile aşığım..
O maviliklerin arkasındaki göremediğimiz Ay'a, ben o görünmeyen gündüzüne bile aşığım.
Ben gökyüzünün içindeki her şeye razıyken ve aşıkken.
Sen gökyüzünün içindeki her şeye razıyken.
Ve sen benim gökyüzümken..