Ben kalbimi dünyanın dert duvarları arasında ezdirdim
Çok özledim sonsuz genişliğini secdelerin
Ben ruhumu zehir parmaklıklar ardında tutuklu bıraktım
Öyle çok susadım ki ilk tekbirin dudağımdan içtiğim serinliğe
Ben bencilliğin dehlizlerinde ümitsizce dolandım dolandım dolandım
Öyle çok hasretim ki bir rukün kavsindeBelimi kıran ayrılıkları göğe savurmaya
Ben ellerine cilveli kelepçeleri vurulmuş bir zavallıyım
Çok isterdim bir kıyamın kıyametinde
İçimdeki bütün kuşları dağlara uçurmayı
Ayaklarımı dar zamanların prangalarına kaptırdım ben
Öyle hasretim ki yalnız ve yalnız sana kul olmayı
Cümle dilenciliklerden kurtulmayı
Öyle hasretim ki göğsümde sakladığım kanadı kırık serçeleri
Rahmetinin yuvasına uçurmaya
Öyle çok hasretim ki yalnız ve yalnız sana muhtaç olmaya
İçimde saklı sancılı incileri rahmetinin kıyılarına savurmaya ahdettim
Mülteci ellerimin ayazında ölmüş kelebekleri
Kudsi levhanın dokunuşuna emanet etmeye geldim
Ben gururun mahkumuyum
Ben gerçeğin kaçkınıyım
Ben günahın tutsağıyım
Ben isyan çöllerinin çorağına sürgün bir yetimim
Sevindir beni sevdir sevindir sev sevdiğini bildir
Hüzünlerimi bir secdenin billur sularında erit ne olur
Ne olur korkularımı rahmetinin kucağında teskin eyle Sen
Ben sahte uzaklıkların sürgünüyüm
Ben içine kalbimi sığdıramadığım dar vakitlerin küskünüyüm
Öyle özledim ki seccademin alnımdan öpüşlerini
öyle özledim
İşte huzuruna geldim
Rabbim el açtım sana kulum de yeter bana