Bir kuş gördüm hayâlimde.
Masmâvi semâda süzülürken,
Bana baktı mâsumca,
Yanıma geldi çırpınışlarla.
Anlam veremedim o hâline,
Güvercin desem, güvercin değil.
Sığırcık desem, sığırcık değil.
Bülbül gibi şakırken, bülbül değil.
Baktım uzun uzun gözlerine.
Sanki anlamışcasına o da bakıyordu bana.
Nur çökmüştü her telin kanatlarına.
Her çırpınışında, ilâhî bir mesaj vermekteydi gâyesi.
Bir süzülüşü vardı etrâfımda,
Huzûru getiren sesi vardı,
Kanatları altın sarısı,
Gözleri simsiyah bir buketti.
Bir an düştü gölgesi semâdan.
Boğazıma kör bir düğüm atıldı.
Bağıramadım sanki, nefes alamadım.
Onunla ruhum sırlanmıştı artık.
Bir köşede ağlarken bedenim.
Avucumun içinde belirdi.
Ellerim kanamış bir asır yara,
Ne zaman iyileşecekti, bu densiz hara.
Gözyaşlarım bir bir süzülürken yanağımdan,
Suya kanamış bedenimde, nedensizce akıyordu.
Tek tek yudumlarken her acımı,
Beni daha iyi anlıyordu.
Sırrın kadem bastığı bu gözlerim,
Her yudumunda, açığa çıkıyordu.
Her içtiği bir damlam,
Benim acımdan gidiyordu.