ben doğduğumda
hiçbir saat işlemiyordu
takvimler kendini inkâr ediyor,
bir tek annem ağlıyordu,
benim yerime
ben bir çocuğun bakışında büyümedim
bir kitabın ortasından
bir çığlık gibi başladım hayata
sayfaları yırtık bir dua
okunurken bile susmayı buyuruyordu
bir isim verdiler bana
ama ismim, bana hiç dönmedi
Tanrı, unuttu
beni mi yaratmıştı
yoksa
bir yanlışlık mıydı
nefesimle kirlettiğim ilk hava
sustukça büyüdüm
büyüdükçe yutkundum
her yutkunuşta bir kelime boğdum içimde
dilim mezarlık oldu
her harf: bir ölü
insan, kendine dönemez
göz bebeklerimiz, içimize bakmaz
herkes dışına mahkûm
bir iç boşluğu gibi taşıyoruz kalbimizi
içi dolunca patlayan
bir çile bombası gibi
ben yaşarken ölmenin provasını yaptım
dizlerimle dua ettim
çünkü ellerim kirlendi her tuttuğumda
bir kadının teni, bir ekmeğin kabuğu
bir aynanın kenarı
her sabah yeniden doğuyorum
ama ölmüş bir geceden
gömleğimde ter değil
geceye ait lekeler var
Tanrı, bana ne zaman dokunduysa
orası hâlâ yanıyor
şimdi ne bir millete aitim
ne bir mevsime
benliğimi koyacak yer bulamıyorum
dışımda her şey bana benziyor
içimde hiçbir şey tanıdık değil
gözlerimi kapadığımda
bir ayet başlıyor içimde:
"insan, kendine bile yetimdir"