Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
İşte biraz turuncu gül biraz da sardunya - Sözümoki
19 Kasım 2024, Salı 22:00 · 54 Okunma

İşte biraz turuncu gül biraz da sardunya

Ben, zamanın ince ipliğine asılı bir sisim; akışın ne başlangıcında ne de sonundayım. İleriye gitmek, geçmişe dönmek… Bunlar yalnızca insanın uydurduğu yanılsamalar. Oysa ben, bir hiçliğin içinde, sonsuz bir boşluğun solgun nefesinde savruluyorum. Ruhuma çöreklenmiş bir yük var; varlığını hissettiğim ama asla anlayamadığım bir ağırlık. Bu yük, yıldızları sırtlamış karanlık bir tanrı gibi, beni hem taşır hem de yere çiviler. Soruyorum: Bu yükün bir rotası var mı? Belki de tüm yollar, bir seraba doğru uzanan çorak çizgilerdir; her adımda biraz daha uzaklaşan, hiç erişilmeyen kutsal bir ışık.

Her şey döngüye dönüşüyor; varlık, kendi çemberinde sonsuz bir ritüel. Attığım adımların bile izi kayboluyor, çünkü iz bırakmak, kozmik bir yankının içinde boğulmuş bir fısıltıdan başka bir şey değil. Zaman, yorgun bir şair gibi, dizelerini bitirememenin acısıyla kenara çekilmiş. Evren bir sahne; roller değişiyor, ama diyaloglar hep aynı. Peki, bu döngüde gerçekten konuşan var mı, yoksa hepimiz sessizliğin yankısını mı dinliyoruz?

Düşüncelerim birer kozmos düğümü; çözmeye çalıştıkça daha derin bir karmaşaya gömülüyorum. Belki de bu düğüm, çözülmek için değil, ilahi bir sırrı mühürlemek için var. Kaosun kalbinde en saf gerçek saklıdır; basit ama erişilemez. Sorular, cevapları yutarken kendi içinde bir evren kurar; cevaplar ise tıpkı yıldızlar gibi, kendi ağırlıklarıyla çöküp karadeliklere dönüşür. Her çözülmemiş bilmece beni varlığın dipsiz kuyusuna sürüklüyor. Ama dipsizliğin dibi nerede başlar? Belki de zirve, yalnızca derinliklerin aynadaki yansımasıdır.

Yol alıyorum, ama bu yol bir anlam taşır mı? Gittiğim yer bir hedef mi, yoksa bu hareket yalnızca kaçışı simgeleyen bir döngü mü? Belki de yolculuğun kendisi ilahi bir dua, her adımda yazılan ama asla okunmayan bir vahiy. Fakat o vahyin anlamı var mı? Belki anlam dediğimiz şey, tanrısal bir oyun—dokunduğunda kaybolan, göz kırpan bir yıldız gibi. Ve ben, bu oyunun içinde unutulmuş bir figürüm; zamanın sonsuz kumlarında iz bırakmadan kaybolan bir hayal.

Her hikâyenin bir sonu var, ama son dediğimiz şey gerçekten bir son mu? Belki de bu sonsuz çember, tanrının zamana fısıldadığı bir ezgidir; her başlangıç, aynı melodinin yeni bir notasıdır. Ve hikâye… Hikâye ne başlar ne de biter; yalnızca olur. Çünkü varlık, kendi içindeki sırrı saklayan kutsal bir yankıdır. Bu yankının içinde kaybolan sadece ben değilim, her şey… Evet, her şey, ilahi bir suskunlukta eriyip giden zamansız bir varoluş.

Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
En son neyden korktun?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.