Her kim ki hüsn-i niyeti suistimâl eyler,
Bilsin ki o kimse kalb-i insânı heder eyler.
Bir gönül ki safiyetle kapısını açmış,
Aldanırsa bir kere, ebedî kapar olmuş.
İyilik bir cevherdir, nâdir bulunur,
Kadrini bilmeyen elinde zehir olur.
Sen ki menfaat uğruna o cevheri çaldın,
Hem kendin zelil oldun, hem âlemi yaktın.
İnsân-ı kâmil, emânetle yaşar,
Güveni kırılan, bir daha asla açar mı?
Senin kurnazlığın, bir anlık galebe,
Lâkin neticesi, bin yıllık hicâb olur.
Her suistimâl, bir kilit vurur gönüllere,
Her hıyânet, bir perde indirir semâlara.
Bir daha kim inanır?
Bir daha kim el uzatır?
İyiliğin kapısı kapanınca, fesat meydan bulur.
Ey nâmerd! Bil ki saf kalbi istihzâ eden,
Aslında kendi âkıbetini mühürleyen.
Hüsn-i niyet bir deryâdır,
Sen onu kirlettin mi, bütün sefîne batar.
Unutma ki ihânet, sahibine döner,
Sefil eden sefâletle kendi canını söner.
Bir gönül kırdın mı, bin rahmet eksilir,
Bir emânete hıyânet ettin mi, gökler bile titrer.
Ey gafil!
Zannetme ki kazandın,
İnsanın güvenini çiğneyerek yüceldin.
Sen aslında kendi kabir taşına yazdın:
“İyiliği öldüren, iyilikten mahrum kaldı.”