Kalbi susmuş bir adamdım.
Heves uykusuydum kimi zaman.
Dile gelmeyen acı ordusuydu soluk.
İçimdeki gayreti her gün kaybetmenin ,
Bir ağırlığı vardı.
Peki bir ağırlık , bir adamı kaç yerinden yorardı ?
Göğsümde boş bir ecza dolabı hissi var.
Gönlümde de bu hissi alt etmeye çalışan bir kabuk.
Düşmüyor, ki düşmek bir yaranın iyimser yanı.
Tutmuyor, parmaklarım kibrit uçları gibi.
Yangına habercisin,
Söndürmekte, başka bir şiirin işi.
Kırık pencere pervazlari oynuyor gözlerinde.
Eylül gülüşlü bir vagon ekliyorum ağrılarıma.
Kirpiğimde bir tuz,
Göğsümde bir balyoz eksik kalmıyor.
Yürüdükçe tedirginliğim artıyor.
Çoktandır sana yazmıyorum.
Sana yazmak , içimdeki terasa çıkmak gibi biraz.
Teslimiyetini kanıt gibi göğe bırakmak ,
Ya da faraza ulaşmak,
Kanatsız sığ bir gövdeyle.
Sanırım ben saat başlarını,
Bu yüzden seviyorum.
Zaman , benim kabuksuz yaram.
Tam isabet dediğim yer !
Yüreğimde coşkuyla mayalanmış yollar var.
Beni içinden kaçır şimdi,
Sesimde bulamasınlar seni.
Bir fısıltı ol , govdemi düşür
Evimde baba uykusu gibi.
Aldırış etmekle , aldanmış bir sabrın ortasında bırak beni,
Senin bir tarihin olsa gelip alırdım seni,
Ellerindeki yaz kokusuna doyardım belki,
Çünkü döke saça yazmak ,
üşümektir birazda..
Uçsuzdur adımlar ,
Kağıt kesiği hediyedir boynuma.