Kara kediler.
Sarı lâleler.
Ve kırık kareler.
Öksüzlerin saçlarında yürüdüler.
Ve üflediler.
Ve sevdiler.
Ve sevdirdiler.
Ve örtüler yaralarımızı.
Sol yanlarımız yıpranmış gibi.
Sevgi sadece dilin mezesi.
Aşk ömrün işkencesi.
Uzaklardan gelen inci sesi.
Bir bahar ıslığı.
Ateşlerin kısıklığı saklı.
Saklı hayaller köklerde.
Şimdi yağmur dizlerde.
Yahut hayat yerlerde.
Merdiven dayalı bulutlar sözlerde.
Yaşlanan yılların nemi gözlerde.
Artık kediler göklerde.
Köşeler köşelere küstü dünlerde.
Yıllanmak gerekir izlerde.
Yıkanmak gerekir kara yazdan.
Tüy kuşları yer altından uçarken.
Veya girişken gemiler kara içlerine.
İşlemeliyiz buseleri çocukluğun dişlerine.
Düşsek dahi düşlerimizin diplerine.
Kulak verin göçmenlerin seslerine.
Yok olan neslin bam teline sarıldık.
Aldatıldık.
Alıştık yarımlıklara.
Uyuduk nefret dolu karanlıklara koşa koşa.
Şimdi ağaç, kedi, toprak ve ana.
İçmekte hüznün çeşmesinden kana kana.
MUHAMMET BARAN ASLAN, 2018, ŞANLIURFA