1. Bölüm: Sessiz Çığlık
Gece, karanlığın en derin yerinde bir sır saklıyordu. Yağmur, eski taş sokaklara vurdukça, sanki geçmişin bütün günahlarını yıkamaya çalışıyordu. Eylül, ıslak kaldırımlarda tek başına yürürken ayak sesleri yankılanıyordu. O an anladı ki, birisi onu izliyordu…
Gözlerini kapattı ve babasının cenazesinden kalan son kareler yeniden canlandı zihninde. Babası, küçük bir kasabanın en sevilen öğretmeniydi; bir gece ansızın kaybolmuş, günler sonra göl kenarında cansız bulunmuştu. Herkes “kaza” demişti, ama Eylül’ün kalbi başka bir şey söylüyordu. O gece babasının odasında bulduğu yırtık bir mektup, her şeyin sandığından daha karanlık olduğunu fısıldıyordu.
“Beni bul, gerçek orada saklı,” yazıyordu mektupta.
Ama kimin yazdığını bilmiyordu.
Eylül’ün adımlarını hızlandırdığı sırada, arkadan bir ayak sesi daha duyuldu. Kalbi deli gibi çarptı. Köşeyi döndüğünde, kapkara bir gölge onu izliyordu. Göz göze geldikleri anda gölge bir anda kayboldu. Eylül, nefes nefese, “Kim var orada?” diye bağırdı, ama cevap yoktu.
O gece eve döndüğünde her şeyin yerinde olduğunu düşündü… ta ki aynaya bakana kadar. Aynanın buğulu camında, hiç tanımadığı birinin silik parmak izlerini gördü. Evde yalnız yaşadığını biliyordu.
Ve o an içinden bir ses, “Bu daha başlangıç,” dedi.