Sen tüm kentten daha yalnızsın,
Sokaklar nefes alıyor, ama sen boğuluyorsun kendi sessizliğinde.
Binalar göğe yükseliyor,
Ama sen yerin dibindesin, görünmez bir gölge gibi.
Kalabalıklar yürürken,
Senin adımların yankılanır boş kaldırımlarda,
Hiçbir bakış durmaz üzerinde,
Hiçbir ses dokunmaz yüreğinin derin acısına.
Işıklar yanar ama sana düşmez,
Renkler parlar ama senin dünyan gri,
Ve herkes kendi gülüşüyle avunurken,
Sen kendi karanlığında kaybolursun.
Şehir senin etrafında döner,
Ama sen onun çarkına sıkışmamışsın,
Sen kendi yalnızlığının hükmünü sürüyorsun,
Ve kimse senin boşluğunu dolduramaz, dolamaz.
Sen tüm kentten daha yalnızsın,
Çünkü burada herkes bir şey ister, bekler, alır;
Ama sen, sadece sustukça anlaşılan bir sır gibi,
Kendi gölgene mahkûmsun, kendi karanlığında yalnız.
Ve işte o yalnızlık, acı ve keskin bir güç:
Hiçbir kalabalık sana dokunamaz,
Hiçbir el tutamaz, hiçbir söz kurtaramaz seni,
Sen tüm kentten daha yalnızsın,
Ve bu yalnızlık, senin en gerçek, en çarpıcı gerçeğin.