Bu topraklarda, aynı güneşe bakıp farklı hayaller kuran iki insan var: Biri tarlasında alın teriyle ekmeğini kazanan Mehmet Abi, diğeri şehrin gürültüsünden uzak, yeşilliklerin içinde kendini bulan Erdem Bey. Onları ayıran mesafeler değil, birbirlerinin dünyasına girmekten duydukları korku. Oysa her ikisinin de yüreğinde aynı özlem var: Barış içinde, huzurla yaşamak.
Bu manifesto, çatışmanın keskin duvarlarını değil, gönüller arasında köprüler kurmayı amaçlıyor. Çünkü biliyoruz ki, ne din sevgisi bilime düşmandır ne de bilim, inancın önünde bir engel.
Tarih Bize Yüreğimizin Sesini Anlatır
Tarih sayfalarında, bu iki yolun nasıl birleştiğini gösteren nice kıymetli hikayeler saklı.
* El-Cezeri ve İbn-i Sina: Onlar, hem gönüllerini imana hem de akıllarını bilime açmışlardı. İcatlar yaparken, insanlığa hizmet etmenin huzurunu yaşıyorlardı. Onların eserleri, ne inancı eksiltmiş ne de aklı köreltmişti. Aksine, birini diğerine yaslayarak daha güçlü bir medeniyet inşa etmişlerdi.
* Fatih Sultan Mehmet: O sadece bir cihan padişahı değildi. Kalbi fethederken, bir yandan da gökyüzünü, yıldızları merak eden bir aşıktı. İtalyan ressamın fırçasından çıkan portresi, onun farklı olana duyduğu saygının, bilime duyduğu sevginin bir yansımasıydı. O, fetihten korkmayan ama aynı zamanda farklı kültürlere kucak açan bir yüreğin sahibiydi.
Birlikte Yürümek İçin Bir Umut Köprüsü
Bugün de aynı sevgiye, aynı hoşgörüye ihtiyacımız var. Bu manifesto, Mehmet Abi'nin samimiyetini, toprağa olan bağlılığını küçümsemeden; Erdem Bey'in çağdaş bilgisini, dünyaya açık kalbini yadırgamadan, bir araya getirecek bir umut köprüsü kurmayı öneriyor:
“İnsanları değil, fikirleri yakınlaştıran, her şehirde birer ‘Gönül Sohbetleri Enstitüsü’ kuralım.”
Bu enstitülerde:
* “Birlikte Konuşmak” Atölyeleri: Farklı dünyalardan gelen insanlar bir araya gelsin. Mehmet Abi, tarlasındaki bereketi anlatsın; Erdem Bey, teknolojinin getirdiği kolaylıkları. Konuşmayı değil, birbirini dinlemeyi öğrensinler. Birlikte, öfke ve önyargıdan arınmış bir sohbetin sıcaklığını hissetsinler.
* “Ortak Mirasın İzinde” Buluşmaları: Atalarımızın bilim ve inancı nasıl birleştirdiğini konuşalım. Birlikte, Farabi’nin, Ali Kuşçu’nun eserlerini okuyalım. Onların bize bıraktığı mirasın, ne kadar zengin ve birleştirici olduğunu yüreğimizde hissedelim.
* “Dijital Dünyada Merhamet” Seminerleri: Sosyal medyayı, birbirimizi incitmek için değil, birbirimize sesimizi duyurmak için nasıl daha iyi kullanabileceğimizi öğrenelim. Teknoloji, bizi ayırmak yerine nasıl birleştirebilir; birlikte bunun yollarını arayalım.
Belki o zaman, ne Mehmet Abi kendini yalnız hisseder, ne de Erdem Bey öteki. Çünkü bilimin ışığıyla aydınlanan akıllarımız, inancın sıcaklığıyla dolu yüreklerimizle birleştiğinde, bu topraklar daha da güzelleşecek.
Bu yolculuğa çıkmaya, gönüllerimizi birbirimize açmaya hazır mıyız?