Korkunç bir maharet şu bekleyiş.
İnim inim sessizlik hüznünde.
Hiç kimseyim ,
Bir matemin ağzında çiğnenmiş karanfil kadar.
Söylenmemiş ne kaldıysa tanık sayılır dilimde.
Ve seni bilmesem , inanacağım.
Seni bilmiyorsam , inandır.
Tartı da bir bedihî , öfkem kadar.
Bir sabrı sayıklarım gidişin de.
Ve seni bilmesem , inanacağım.
Seni bilmiyorsam , inandır.
Dört yıl önceye az evvel demiştim.
Tarifsiz bir hafiflikle.
Yıkılma sakın !
Yola sarılmış gözünle.
Boşa taşınmış suyunla.
Ayakların merdivenleri çıkarken ,
Kalbin iniyor biliyorum be !
Çünkü ,
Varamadığı yer de körelir insan.
İçinde o tanıdık yanlış yapıyor hissi.
Mahcup bir masa lambası gibi ,
Mumdan özür dileyen.
Ayağı yere basan ,
Yüreği göğe değen.
Senin kanun gibi inadın.
Benim yüzümde ki kumrallığı sevmiştir.
Tahammül ederken ,
Sevdiğim kuşların pazarı dedim kendime.
Sakinliğim belki bundandır.
Çatlayıp kırılan da bulduğun parça.
Soluğunda yuvarlansa şimdi.
Bir kadın talanı gövdemi ,
Işıkları yanmayan ,
Bir komşu hayreti kucaklasa.
İyi niyeti mi var bu sancıların ?
Birini beklemenin kaç gelmeyeni olur ?
Kafamda yasaklı düşünceler.
Ve geç uyanmış cevaplarca.
Hatırlanmaya mecburum.