MİHENK TAŞI

Yıllardır duyduğumuz hatta kullandığımız bir deyiştir mihenk taşı. Sanatta, bilimde, siyasette ve daha bir çok alandaki önemli kişileri belirtmek için söylenir. “Bilim dünyasının mihenk taşı Albert Einstein, Türk Sanat Müziğinin mihenk taşı Zeki Müren” gibi bir çok örnek verebiliriz.
Gerçek manada ise mihenk taşı; kuyumcuların kullandığı bir taştır. Altının veya gümüşün hangi değerde, kaç ayarda olduğunu anlamak için kullanırlar. Hiçbir zaman şaşmaz, üzerine konulan her cevhere hak ettiği değeri verir.
Bu taş paha olarak altın ya da gümüşle yarışamaz. Çünkü çakmak taşı türünde bir taş olduğu için maddi değeri büyük değildir. Fakat kuyumcular, cevherlerini ona test ettirmeden kaç ayarda olduğunu anlayamazlar. Çalışmalarında onu yanlarından hiç eksik etmezler. Onlara göre mihenk taşı, belki de altından daha da kıymetlidir.
Peki hayatımızı da mihenk taşı gibi yaşasak nasıl olurduk? Biz çoğu insanlar genelde, diğer insanlara ve eşyalara fazla değer yükleme eğilimindeyizdir. Belki fıtratımız gereği, belki de yetiştirilme tarzı olarak ‘karşımızdakini kendimiz gibi sanma’ anlayışımız vardır. Bu anlayışla kurulan ilişkilerin sonucunda genelde hüsrana uğruyoruz ama farkı bir ilişkide yine aynı hataya düşüyoruz.
Fazla değer yüklemenin karşı tarafa göre bizi değersizleştirdiğini, insanlara olan inancımızın ve güvenimizin de giderek kaybolduğunu maalesef acı bir şekilde deneyimlemiş oluyoruz. Halbuki bir mihenk taşı olabilsek, onun kuralını hayatımıza uyarlayabilsek; hem kendimiz mutlu olup insanlarla ilişkilerimiz daha iyi olacak, hem de insanlar nezdinde her zaman saygınlığımızı koruyabileceğiz. Hepimizin birer mihenk taşı olması dileğiyle...