Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
MİNİ BİR GEÇMİŞ TURU - Sözümoki
06 Mayıs 2020, Çarşamba 18:38 · 488 Okunma

MİNİ BİR GEÇMİŞ TURU

Apar topar duşumu alıp bana göre o zaman en güzel olan oysa şimdi eski resimlere baktığımda ne zevksizmişim dedirten kıyafetimi giydim. Bacaklarım koşturmaktan ve temizlik yapmaktan beni artık taşımıyor. Ama olsun okuldaki o eğlence dolu parti için herşeye değer. 8. sınıftayım,son senem ve ramazanın son günü hem türkçe hem de sınıf öğretmenimiz olan Birsen hoca müdürle konuşup okulun tiyatro salonunda bir kutlama yapmamız için izin istedi. Son senemiz,birbirimizden ayırılacağımız için yeterince üzgünmüşüz,moral olurmuş. Oysa ben kimseden ayrılacağım için üzgün değilim. Çünkü üzülecek çok daha ciddi bir durumum var. Beşinci sınıftan beri çalıştığım tekstil atölyesinde çalışmaya devam edecek,liseye bir iki yıl sonra dışardan yazılacaktım. Yaşım normal liseye uygun olduğu için açık liseye kabul etmiyorlarmış beni. O kadar çok ağladım ki,sanki göz pınarlarımda ki tüm damlalarımı liseye gitmek için harcamış gibiydim. Ancak ağlamak ne yazık ki liseye gitmeme yaramadığı gibi bir de etrafımda abla diye geçinen onlarca salak tarafından sulu gözlü diye nitelendirilmeme sebep oldu. O tekstil atölyesinin benim kaderim olduğunu,oradan ancak evlenerek kurtulacağımı anlamam uzun zaman aldı. Neyse ki oradan kurtulmak adına kendimi öylesine bir adamın kucağına atmamış olmam tek gurur kaynağım.

Okula vardım. Zaten evimize bir sokak ötedeydi. Ben gelene kadar bütün arkadaşlarım çoktan varmışlar,açık büfe şeklinde dizilmiş değişik yiyeceklerden kibarca alıyorlar. Ben de annemin yaptığı meyveli keki masaya bırakıp bir an önce tabağımı doldurmanın derdindeyim. Mecaz yapmıyorum,gerçekten ağzına kadar doldurmayı planlıyorum çünkü oruçlu oruçlu bütün gün ortada mal taşıdığım yetmiyormuş gibi bir de şerefsiz usta başı dükkanın bütün temizliğini bana ve benim gibi bir ortacı arkadaşıma yaptırmıştı. Çünkü biz çocuktuk,kafası çalışmayan insanlar için insanlar iki sınıfa ayrılır. Kullanılacaklar ve kullanilamayacaklar. Ve biz çocuk olduğumuz için kullanılmaya gayet elverişliydik. Tabağımı planladığım gibi tek bir boşluk kalmayacak şekilde doldurdum. Oradan normal şartlarda da gıcık olduğum bir çocuk "oha Serpil kıtlıktan çıktın galiba " diye dalga geçti. Şu anne babaların çocuklarına yargılamadan önce anlamayı öğretmeleri lazım. Sonra biz uğraşıyoruz.

Parti bitti. Kısa bir süre sonra karneler alındı. Ben babamın da bana verdiği gazla sınıfta bir konuşma yapmak için hocamdan müsaade istedim. Kabul etti. "Arkadaşlar,hepinizle iyi kötü günlerimiz oldu. Ancak sözüme biraz değer veriyorsanız beni iyi dinleyin. Önünüzde çok güzel,tozpembe bir hayat var,hepinizin en azından okumak isteyenlerinizin sonuna kadar okuyacağını,ailelerinizin sizi okutacağını biliyorum. Oysa ben sadece karnemi almak için izin istediğim işyerime buradan çıkınca geri döneceğim. Ve normal okul hayatı (o zaman örgün tanımını bilmiyordum) benim için burada bitmiş olacak.) Zaten duyguları tavan yapmış olan sınıftan daha yoğun ağlama sesleri geldi. Gururlanmam mı gerekiyordu bilemiyorum. Hayatımda ilk defa sözüme değer verildiğini hissetmistim. Ancak anlattığınız acıyı gerçekten yaşayınca ilk hissedilen gurur değil daha da derine batan saplı bir hançer oluyor. O tekstil atölyesi atılmak istediğim herşeyin önünde ciddi bir engeldi. Okulda deli gibi katılmak istediğim koşu yarışları,örgün öğretim,başka kariyer tecrübeleri edinme fırsatı daha niceleri. Çünkü yıllık izin,boşluk,ara nedir bilmeden sürekli acil malların olduğu bir çalışma şeklimiz vardı. Tam 12 yılımı,çocukluğumu,gençliğimi aldı benden.

Bu yüzden eşimle tanışıp iş evliliğe doğru gittiğinde,benden ne istersin sorusuna çalışmak istemiyorum diye cevap verdim. Onun da canına minnetmiş. Evliliğe dair en büyük hayalî akşam eve geldiğinde karısının ona kapıyı açıp "hoşgeldin hayatım" demesiymiş. Karısı çalışacaksa,akşam yine boş bir eve gelecekse evlenmenin ne anlamı varmış. Herkes bir yaşam görüşü belirliyor işte. Tencere kapak olmuşuz anlayacağınız. Evet,her ev kadını gibi ev işlerinin asla bitmemesinden yakınıyorum ama inanılmaz tatlı yakınmalar bunlar. Hiç değilse kendi işimin patronuyum,kendi kurduğum bir sistemi isletiyorum,mesailerimi bile kendi istediğim gibi ayarlıyorum. Ve en önemlisi sürekli aptal bir usta başının ruh hâlini kontrol etmek zorunda kalmıyorum. Ben bu halimden gayet memnunum.

2 kişi beğendi ·
Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Karşındaki ne yapınca sana samimi geliyor?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.