Moiz ve Papa
Yahudiler çaresiz bir şekilde kabul ederler. Temsilci olarak ise Moiz’i seçerler. Ama dilleri farklı olduğu için müzakerede konuşmak yerine işaret dilini kullanmayı kabul etmişler.
Müzakere günü geldiğinde iki taraf karşılıklı otururlar ve bir süre bakıştıktan sonra papa elini kaldırarak üç parmağını gösterir. Buna karşılık Moiz tek parmağını kaldırır. Papa devam eder ve parmaklarını sallayarak başının etrafında çevirir. Moiz ise parmağıyla yeri işaret ederek oturduğu yeri gösterir. Papa çantasından bir parça ekmek ve şarap çıkarınca, Moiz de bir elma çıkarır. Bunun üzerine Papa ayağa kalkıp;
- Ben pes ediyorum, Yahudiler kalabilirler, der.
Müzakere sonrasında kardinaller Papa’nın etrafına toplanır ve orda ne olduğunu sorduklarında Papa;
- Ben üç parmağımı gösterip Kutsal Üçlüyü işaret ettim. Buna karşılık o bana tek parmağıyla her iki dinin de tek tanrıyı tanıdığını söyledi. Ben parmaklarımı başımın etrafında çevirerek tanrının bizim etrafımızda olduğunu gösterdiğimde o da oturduğu yeri işaret etti ve tanrının onların durduğu her yerde olduğunu anlattı. Ben kutsal ekmek ve şarap çıkarıp tanrının bizim günahlarımızı affettiğini söyledim. O ise hemen bir elma çıkartıp bana ilk günahı hatırlattı. Her şeye cevabı vardı bu adamın. Ne yapabilirdim ki?
Tabii bu sırada Moiz’inde etrafına toplanmıştı Yahudiler, Moiz başladı anlatmaya;
- Bana üç parmağını gösterip üç günde burayı terk etmemizi söyledi. Ben ise ona birimizin bile ayrılmayacağını söyledim. Daha sonra tüm şehirden Yahudileri temizleyeceğini söyledi, Bende oturduğum yeri göstererek burada kalacağız dedim.
- Sonra ne oldu? Diye soran kalabalığa;
- Sonrasını ben pek anlamadım. Adam hiddetlendi ve çantasından öğle yemeğini çıkartarak bana gösterdi. Bende de elma vardı onu gösterdim. Hepsi bu…
İnsanların konuştuklarından çok ne anladıkları önemli…
