Kar yağıyor, durmaksızın. Geçmişime, geleceğime, umutlarıma, gençliğime… Sahip olduğum her değere inatla kar yağıyor. Dağılın, gidin; yanın, yıkılın güneş, ay, gece. Artık görmek istemiyorum; ağaçları, denizleri, gökyüzünü, bulutları, kedileri…
Makyajı yok ruhumun. Dümdüz bir duvara tırmanmaya çalışmaktan usandım. Yeşertemeyeceğim ağaçlarım var, gövdesinden kesilmiş. Koparılmış çiçeklerim var. Toprağa ekerim, ama canlanmasını beklerim boşuna. Buna rağmen inadına kökü olmayan ağacımı toprağa dikiyorum. Olur ya, bir umut, ağaç yeşerecek.
İçimde süregelen o umut var ya… İşte beni tüketen o umut. İnatla beslediğim, büyüttüğüm… O umudu öldürmeyi başarabilirsem günlerimi siyahtan başka renklere boyayabilirim.
Adını koyamadığım içinde bulunduğum bu durum daha ne kadar sürecek bilmiyorum. İnatla, belki de mutlu olmak istemiyorum.