Büyük mutluluklar peşindedir insan.
Zâten yaratılışındandır ya,
Nankörlüğünün aç gözlülüğü.
Nedir ey Ademoğlu!
Bu kara kuru nefsin yenilgisi.
Büyük mutluluklar arama.
Ararken yıpranırsın, kırılırsın bir dal gibi.
En ufak şeyde mutlu ol!
Güneşin tenine dokunuşu,
Kuş sesinin bedenine fısıldaması gibi.
En eskiydi umûdun kalbi.
Hayâlini bile zar zor kurduğum, nakıştı belki.
Belki de daha önce yaşamadığım,
Mutluluğun tarifsizliğiydi, bir kuru ekmek.
Ama en güzeli de eskiydi.
Eskiler memleketim.
Memleketim gibisin.
Yolları kıvrım kıvrım dağlar içinde,
Ağaçlar görürsün yemyeşil taşlar içinde.
Ve mutlu olursun ufak dokunuşlarla.
Memleketim gibisin.
Toprağı aşk büyüten,
Acıyı, kederi, gamı,
Kara gecelerde eriten.
Memleketim gibisin.
Sözlerin soğuk sular gibi,
Kana kana içesim gelir.
Gözlerine derin derin bakarken yapraklar ardında,
Bir tutam öpesim gelir.
Benim memleketim, içimdeki sesim.
Sen de içinde cıvıldaşan sesini dinle.
Çünki o ses senin, gerçek mutluluğun.
Mutluluğuna sâhip çık.
Kalbindeki rûhuna...