Heyhat!
Eleştiriye tahammülü olmayan,
Fikirleri tek elde toplayan şakşakçılarla büyüyenler,
Ömer gibi adalet timsali, Ali gibi cesur olmayanlardır...
Ben ki,
Cefayı, sözleri adaletle biçtim.
Yalnızlığımı hakikatin kılıcıyla kestim.
Her heceyi bir sorguya, her dizeyi bir darağacına çevirdim.
Kör kuyularda susuzluğa mahkûm ettiler sözü.
Korkuyu zırh, dalkavukluğu kalkan yapanlar,
Köle ruhlular geziyor caddelerde.
Adaletin kalesi susturulmuş, cesaretin sancağı yırtılmış.
Ey ikiyüzlülük kuyumcuları!
Sizin altın varaklı yalanlarınız,
Benim bir avuç hakikatime değmez.
Sussam içimde bir fırtına,
Konuşsam önümde bir çöl susuzluğu.
Bu zindanda, gardiyanlara gülümseyen mahpuslar,
Gerçeğin yükünü taşımaya cesareti olmayan yiğitsizler...
Sizin suskunluğunuz, en ağır ihanettir.
Ben burada, kelimelerimle bir devrim ateşi yakacağım.
Her mısra, bir çığlık olacak sağır duvarlara çarpacak.
Her hece, bir meşale olacak karanlığın göbeğinde yanacak.
Suskunsa eğer bu âlem,
Benim sesim çığlık olur.
Körse eğer bu gönüller,
Benim sözüm göz olur.
Heyhat! İşte böyle bir zamandayız...
Adaletin dili tutulmuş, cesaretin kolu bağlanmış.
Ve ben, yalnız bir isyan şairi,
Haksızlığın karşısında dimdik,
Hakikatin yalın kılıcı...