Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi,
Suskunluğumda yatar tüm gerçeklerim gizli.
Soracak cesaret yok onda,
Bilgiye dokunmak ister gibi,
Ama parmak ucunu bile yaklaştırmaz gerçeğe.
Bilmez ki sorsun, bilse sorardı,
Ama kördür, sağırdır, unutmuştur kendi yolunu.
Her kelime yüreğime çakılmış bir hançer gibi,
Her suskunluğu, bir tokat kadar sert,
Ve ben düşerim sessizliğin derin kuyusuna.
Sormaz ki bilsin, çünkü korkar soruların alevinden,
Gözlerimin içindeki yangını görürse yanar,
Kendi gölgesinde kaybolur,
Yüreğini örter eski bir mendille,
Ve yüzleşmekten kaçtığı gerçekler ardında kalır.
Bilmez ki sorsun, bilse sorardı,
Ama bilgelik, cesaret ister,
Ve o yolda yürümeye niyeti yoktur.
Ben ise yolumda tek başıma,
Her adımımda kırılan umutlarımla,
Ve her soruda bir kez daha sertleşirim.
Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi,
Bilmez ki sorsun, bilse sorardı.
Ve ben bu çelişkide büyürüm,
Sessizliğin, bilginin ve yalanın arasında,
Sert bir taş gibi, kırılmaz, pes etmez,
Ve her suskunlukta kendi gücünü bulurum.