Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
O GELİYOR - Sözümoki
Alihan Çakmak Bronz Destekçi Bronz Destekçi
18 Kasım 2018, Pazar 22:11 · 279 Okunma

O GELİYOR

Sevgi kalplerin cânı, ruhların gıdasıdır. Sevmeyen kalp ölüdür. Kendini yaratanı sevmeyen kalp, rûhunu yitiren bedenden daha soğuktur.

Mü’min sevdiğini Allah için sevmelidir; bu onun en belirgin vasfıdır.

Sevdiğini Allah rızâsı için sevmek, esasen Allâh’ı sevmektir.

Peygamber -aleyhisselâm-’a duyulan muhabbetin kaynağı da Allah sevgisidir.

İnsan; sevdiği kişiyi akrabası olduğu için, aralarında iş ve menfaat bağı bulunduğu için değil, müslüman olduğu için sevmelidir.

Îmânın zevkine varabilmenin önemli şartlarından biri, sevdiği kimseyi Allah için sevmektir. (Buhârî, Îmân, 9, 14)

Müslümanın; sevmediği kimseyi de başka bir sebeple değil, sırf Allah rızâsı için sevmemesi de Cenâb-ı Hakk’ın değer verdiği fazîletli bir davranıştır. (Ebû Dâvûd, Sünen, 3)

Demek ki sevgi de nefret de dünyevî bir maksat için değil, sadece Allah rızâsı için gösterilmelidir.

Maddî bir menfaat, bedenî bir haz ümidiyle birini sevmenin veya menfaatine engel olduğu için birinden nefret etmenin, Allah katında hiç önemi yoktur.

Allah için beslenen sevgi, sevilenin bir iyiliği sebebiyle artmayacağı gibi, verdiği bir sıkıntı yüzünden de azalmaz.

Peygamber Efendimiz’in anlattığı şu canlı sevgi örneğini imrenerek dinleyelim:

Vaktiyle adamın biri, bir başka köydeki din kardeşini ziyaret etmek için yola çıktı. Allah Teâlâ, onu gözetlemek ve kendisiyle konuşmak için bir meleği görevlendirdi.

Melek, adamın geçeceği yol üzerinde onu beklemeye başladı. Yanına gelince;

“–Nereye gidiyorsun kardeş?” diye sordu:

“–Şu ilerideki köyde bir din kardeşim var, onu ziyarete gidiyorum.”

“–O, senin akraban mı?”

“–Hayır!”

“–Ondan elde etmek istediğin bir menfaatin mi var?”

“–Hayır. Ben onu sırf Allah rızâsı için seviyorum, ziyaretine de bu sebeple gidiyorum.”

O zaman melek, şunları söyledi:

“–Sen onu nasıl seviyorsan Allah da seni öyle seviyor.

Ben bu müjdeyi vermek için Allah Teâlâ’nın sana gönderdiği elçisiyim. (Müslim, Birr, 38; Ahmed bin Hanbel, Müsned, II, 462, 508)

Gördüğünüz gibi; Allah için beslenen sevginin karşılığı, Allah tarafından sevilmektir.

Allâh’a gönül veren kimse, bütün mü’minleri sever; onların kendi kardeşi olduğunu düşünür. Müslümanları Cenâb-ı Hakk’ın kendi yoluna ilettiğini ve İslâmiyet’le şereflendirdiğini bilir.

İyi bir mü’min, bütün müslümanlara değer verir. Onların dokunulmaz haklarına saygı gösterir, kendilerine duâ eder, iyiliklerini ister, kusurlarını örtmeye çalışır.

Dünyada müslümanlara kin beslemek, haset etmek, kötülüklerini istemek bir mânevî hastalıktır. Allah Teâlâ onları cennete koyunca, gönüllerindeki bu tür marazî duyguları tamamen yok edecektir. (el-A‘râf, 7/43, el-Hicr, 15/47)

Bunu böyle bilmeli ve gönül hastalıklarından kurtulmaya çalışmalıdır.

Müslüman; din kardeşlerine muhabbet beslemeli, hele ahbap ve arkadaşlarını daha çok sevmelidir. Peygamber Efendimiz’in Mekke’den göç eden muhâcirler ile Medineli ensârı birbirine kardeş yaptığını dikkate almalı, gönül dostlarını has kardeşleri kabul etmeli, onlara olan muhabbetini ziyadeleştirmelidir.

Muhabbeti büyütüp geliştiren sebeplerden biri, sevgiyi dillendirmektir. Bunu bize Sevgili Efendimiz öğretmiştir.

Bir gün Efendimiz’in yanında oturan bir adam, yoldan geçen şahsı Kâinâtın Efendisi’ne gösterdi;

“–Yâ Rasûlâllah! Ben şu adamı çok seviyorum.” dedi.

Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz;

“–Onu sevdiğini kendisine söyledin mi?” diye sordu.

“–Hayır, söylemedim.” deyince;

“–Hemen git ve ona kendisini sevdiğini söyle!” buyurdu.

Sahâbî yerinden kalktı; o zâtın arkasından yetişti ve;

“–Ben seni Allah rızâsı için seviyorum.” dedi.

O da ona şu nefis cevabı verdi:

“–Beni rızâsı için sevdiğin Allah da seni sevsin.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 112, 113; Ahmed bin Hanbel, Müsned, I, 140-141, 150)

Peygamberler Sultanı, sevgiyi dile getirmeye işte böyle önem verirdi;

“Bir kimse din kardeşini sevdiği zaman, bunu ona söylesin.” buyururdu. (Ebû Dâvûd, Edeb, 112, 113; Tirmizî, Zühd, 54; Ahmed bin Hanbel, Müsned, IV, 130)

Şunu iyi bilmelidir: Kıyâmet gününde; hiçbir gölgenin bulunmayacağı o korkunç mahşer yerinde, Cenâb-ı Hak yedi grup insana Arş’ının gölgesini ikram edecektir. Bu bahtiyarlardan biri Allah rızâsı için birbirini sevenlerdir. (Buhârî, Ezân, 36, Zekât, 16, Rikāk, 24; Müslim, Zekât, 91)

Allah Teâlâ, İslâmiyet’e ve Rasûlullâh’ın kişiliğine aktif bir şekilde düşmanlık besleyenlerin kesinlikle sevilmemesini istemiş; şayet bu din düşmanları bir müslümanın babası, oğlu, kardeşi ve akrabası bile olsa onlara gönlünde yer vermemesini emretmiştir. (el-Mücâdele, 58/22)

İslâm düşmanları hem Allâh’ın hem de müslümanların düşmanıdır. Onlara kesinlikle şefkat gösterilmeyecektir. (el-Mümtehine, 60/1)

Günümüzde yaşayan ve bu özellikleri taşıyan kimseleri sevmeyeceğiz. Onların, daha önce yaşamakla beraber, fikir ve düşünce plânında arkadaşları olan, tarih boyunca peygamberlere ve onların getirdiği dîne düşmanlık besleyen kimselerden, özellikle de Firavun, Nemrut, Ebû Cehil gibi önde gelen düşmanlarından nefret edeceğiz. Çünkü hakikati inkâr edenleri Allah da sevmez ve onları kendi düşmanları kabul eder. (Âl-i İmrân, 3/32, el-Bakara, 2/98)

Allah cümlemizi muhabbetle kucaklaşıp birbirimizi Allah için sevenlerden eylesin.

Ne güzeldir gülen yüz, sadakadır tatlı dil,
Herkes ile hoş geçin, bunu baş vazife bil!
Yaşadın şu dünyada, nice zaman ay u yıl,
Tevhid ile git Hakk’a, bunu son vazife bil!
(Gülzâr-ı İrfan)

Bu sevgi boyleydi dinimizde. İslamı gercek anlamda bilen bir müslüman gercekten sevmenin ne anlama geldiğini fazlasıyla anlamış olur. Ama ne yazıkki bizim milletimizde okuma ve araştırma merakı olmadığı için bu çok zor görünüyor.

Artık haram aşklar değil, benim sevdam konuşacak kitabımda. Bir gün gelecek! Ve öyle bir gülecek ki, bana bunca yılın tesellisini ikram edecek.

??

Yaza yaza bitiremediğim o kadın geliyor. Sabah kalktığımda ilk anlından öpeceğim helâlim geliyor. Seviyorum diye diye dilimde tüy bitireceğim hatun geliyor. Sabah erkenden dürte dürte kaldırıp 1 cüz hafızlık dersi dinletmeden yatmak yok diyen hafíze geliyor.

Hergün birbirimize sevap işlemekle yarışacagım o prenses geliyor. Sabah kaldırışının ezan sesi kadar güzel olan o kusursus bayan geliyor. Camiden eve cok özlercesine hızlı adımlarla gidip ellerini öpeceğim o hâyâlı kadın geliyor.
Namazlarda niyet eder gibi niyet ettiğim, sonunada duasında Amin! Amin! diye Rabbimden istediğim meâlim geliyor.

Onunla Allah yolunda yorulacağımız günler geliyor. Pekiya bumuydu hafızın hayâli?
Hafız eşine nasıl davrancaktı?
Onunla nasıl Allah yolunda yarışıp yorulacaktı?
Bu sevda hafız ve hafizeyi nereye taşıcaktı?

Bu soruların cevapları devamında gelecek.

Simdilik,
Hoşgeldin hatunum,
Hoşgeldin meâlim,
Sen hep hoşgeldin.

1 kişi beğendi ·
Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Ne yaptıklarında kışkırtılmış hissediyorsun?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.