Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
ÖLÜM ŞEHRİ BATAKLIK TANITIM - Sözümoki
21 Mart 2018, Çarşamba 23:40 · 453 Okunma

ÖLÜM ŞEHRİ -BATAKLIK-
TANITIM

Sen hiç aynası oldun mu birinin?
Ben olmak istedim, kırıldım...

Öğrendim ki, görmek istemeyene aynası olamazsın. Öfkesiyle dağıtır seni. An gelir,
kimseye anlatamazsın neden kırıldığını. Dilin yaralanmış, dudakların kan revan içindedir kalbinin kırıklarından... Konuşamazsın, zira söylemeye çalıştıkların
anlamsız iniltilerdir çaresizliğin dilinde.
Damarların kesilmişse dost dediğin kişinin elleriyle, tamiri yoktur başka bir elin hüneriyle.

Gecenin karanlığı yine hünerini gösteriyordu. Dolunay ise gökyüzünde etrafı yıldızlarla çevrilmiş parlıyordu. Gece sırları saklardı. Gece olunca herkes gerçek kimliğine bürünürdü. Gece başlardı hayat. Yine gece biterdi. Genzimde bir sızı. Tarifi olmayan bir sızı var. Gözlerimde ise bir yanma var. Kalbimde ise acı. Kulağım da ise aşinası olduğum bir ses. Her kelimesi ruhama birer çentik atıyor. Ağzımsa sanki bir mühür ve ben tek bir kelime dahi edemiyorum. Yutkunmak istiyorum onuda beceremiyorum.

"Sana gönderdiğim kıyafet üzerin de mi?"

Sorular soruyordu. Ama ben tek bir kelime dahi edemiyordum. Bu şehir öyle bir yerdi ki.. Ben buraya gelerek ölüm fermanımı imzalım. Bile, bile. Göre, göre. Bazen kaçmak istedim. Ama bu ölüm şehri gitmeme izin vermedi. Bu şehre girmesi kolay çıkması zor oluyordu. Kocaman bir çukur vardı. Her giren içine düşüyordu ve kimse o çukurdan çıkamıyordu. Görkemi, ışıltısı büyüleyiciydi.
İnsanları çok çabuk etkiliyordu. Hiç birşey anlamıyordu insan ta ki ölüm yavaşça etrafında gezmeye başlayıncaya kadar.

Limuzin'in durması ile gözlerimi dışarıya çevirdim. Kocaman bir villa karşımda duruyordu. Görkemi, ışıltısı insanın gözünü boyamaya yetiyordu. Kocaman bir bahçesi vardı etrafı sarmaşıklarla çevrilmiş. Ve birde kırmızı güller vardı etrafı ışıklarla bezenmiş. Kapımın açılması ile nefesimi tuttum. Sağuk hava anında içeriye dolarken ürpermedim değil. Adam benim inmem için bekliyordu. Derin bir nefes aldım ve arabadan indim. Yerde duran upuzun siyah halının üstünde içeriye doğru ilerlemeye başladım. Ayaklarım geri, geri gitmek istese de zorla onları ileriye doğru ilerlettim. Kulağıma klasik müzik senfonisi anında dolmuştu. O kadar gergindim ki artık vücudum acımaya başlamıştı.

"Sağa dön ve ilerle."

Tekrar onun sesi kulaklarıma dolarken nefesimi tuttum ve irkilmeden edemedim. Kalp krizinin habercisi gibi kalbim sıkışmaya başlamıştı. Dediğini yaptım ve sağa doğru ilerlemeye başladım. Müziğin sesi git, gide daha çok artıyordu.

Ölüm sessizce gelir. Hiç birşey alamazsınız. Kalp atışlarınız yavaşlamaya başlarken acı da yavaşca bedenize yayılmaya başlar. Eliniz, kolunuz bağlanır ve siz hiç birşey yapamayacak durumuna gelirsiniz. Bu şehir de öyle. Öldürmeden bırakmıyor insanı...

Boşuna yazmıyordu ya yosun tutmuş o duvarda ki yazı. Burası Ölüm Şehri.. Giriş Var Çıkış Yok! diye...



Loş ışıkları olan koridor da ilerlerken önümde kocaman beyaz bir kapı çıktı. Kapıya doğru ilerledim. Tam önünde durdum. Kaçıp gitmek istiyordum ama birşey vardı ve buna engel oluyordu. Bir kanlı senaryo vardı elimde ve ben, bu senaryoyu oynamak istemesem de iplerimden tutup beni bir kukla gibi oynatıyordu. Zaten, onun bataklığın neredeyse dibine vurmasına az kalmışken benide peşinden o bataklığa sürüklüyordu.

"Kapıyı aç ve içeriye gir."

Dokunduğu herkese zarar veriyordu. İstese de istemese de. Dünya tuhaf bir yer biri acı çeker diğeri o acının fotoğrafını çeker ve milyonlarca insan sadece izler
çocukken herşeyin sahibini olmak için büyümek isterdik büyüdük şimdi herşeyden uzak kalmak için çocuk kalmak istiyoruz. Annem küçükken masallar anlatırdı bana. Anlattığı her masal mutlu sonla biterdi mesela o masallarda ki gibi beyaz atlı bir prens gelecek ve bizi alıp sarayına götürecek sanardık. Küçükken hayat bize toz pembe gelir. Küçükken de yorulurduk ama sadece oyun oynadığımız zamanlar.



Daha fazla beklemedim ve kocaman beyaz kapının altın işlemeli saplarını tuttum ve ileriye doğru iktirip açtım. Loş olan kolidora anında beyaz ışık hüzmesi yayılırken gözlerim kamaşmadı değil. Anında bir kaç göz bana çevrilirken ben ise nefesimi tutmuş sadece bir yere odaklanmıştım. Maskesinin arkasın da ölüm gizlenmiş olan gözlerine... Üzerimde ki elbisenin eteklerini sıkıca tuttum. Derin bir nefes aldım ve ona doğru ilerlemeye başladım. Midem de bir bulantı vardı. Ama kusucak gibi de değildim. Ona doğru her adım attığım da kalbim bir o kadar çarpmaya başlıyordu. Sonra ise tam onun karşısında durdum. Yüzünün neredeyse yarısını kaplamış siyah bir maske vardı. Onu ilk defa böyle görmüyordum. Daha öncede yüzünde bir maske ile görmüştüm. Ama bu seferki görsellenmiş bir maskeydi. Gözümü kırpmadan onun gözlerine bakmaya devam ettim. Eli kulağıma doğru gitti ve kulağım da olan siyah kulaklığı aldı ve masanın üzerine koydu. Tekrar elini kaldırdı ama bu sefer çeneme doğru ilerletti ve tutup baş parmağı ile okşamaya başladı.

"Benim güzelim.. Benim Gecemin Nirvanası.."

Kafamın içinde ki küçük kızın elinde bir sigara var. 'Sen daha küçüksün sigara içmek senin niye' dedim ona. Alayla gülümsedi bana. 'Sen beni büyüttün' dedi. Sigaradan bir duman aldı. Kafamın içi duman doldu...



Dişlerimi birbirine kenetledim. Öyle bir sıktım ki kırılacakmışsına. Kurumuş olan dudaklarımı ıslattım. Gözlerimde ki yanma biraz daha arttı.

"Ben senin değilim."

O an ağzımda ki mühür söküldü. Sesim boğuk ve pürüzlü çıkmıştı. Şuan sinirlendiği sadece gözlerinden belli oluyordu. Boynunda ki damar ortaya çıktı ve hızla atmaya başladı. İçimde cesaret ve korku cebelleşmeye başladı. Bana doğru yaklaşmaya başladı. Ben ise geriye doğru gitmeye başladım. Ama belimi kavrayan kocaman eli ile ona doğru çekilmem bir olmuştu. Adem elması aşağı yukarı inip kalkarken yutkunduğu bariz bir şekilde belli oluyordu. Belim de olan eli sıkılaşırken canım acımaya başladı.

"Sen benimsin, Hazen! Benim olarak doğdun. Benim olarak da öleceksin..."



Büyüğün zaman hayat seni daha farklı şekil de yorar. Bugün annemi daha çok özlediğimi fark ettim. Bende Yoruldum be anne çok Yoruldum ama "azıcık uzanayım." desem sığamam ki artık kucağına.. Büyüdüm ya artık aklım da inanmaz masallara.. Sen "Bir varmış." demeden... Benim yüreğim "Hiç yokmuş." der... İnsan büyüdüğün de bütün masallar yalan olurmuş meğer. Ben bir masalın içindeydim ama bu modern bir masaldı...

İNSTAGRAM: MRYMHZR
WATTPAD:MRYMHZR

1 kişi beğendi ·
Yazarın diğer paylaşımları;
Yazarın başka paylaşımı bulunmamakta!
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
O kadar uğraştım ama boşunaymış dediğin hadise neydi?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.